İsimlendirilmiş asırlar insan zihninde hoş lezzetler bırakır. Meselâ 17. Asır için "Akıl Çağı" denir. 18.Asır için ise "Aydınlanma Çağı" kullanılır. Lâf 20.Asra geldiğinde ne demek lâzım gelir Târihçi Hobsbawn biraz da ironik olarak ona "Kısa Yüzyıl"ismini yakıştırmıştır.
Diğer taraftan bir şeyi akılda tutmak gerekiyor. Kronolojik hesaplar asırları târif etmiyor. Evet,20.Asır zannedildiği gibi 1900'de başlamadı; tıpkı 19.Asrın 1800'de başlamadığı gibi. Şahsî düşüncem, eğer hipotetik bir başlangıç tâyin etmek iktizâ ederse 19.Asır daha 18.Asır kronolojik olarak nihâyete ermeden, 1789 Fransız Devrimi ile başladı. Ben ona "Asırların Kraliçesi" derim. Sona ermesi ise iki büyük harbin sonunda gerçekleşti. Bu da bizi kronolojik olarak 1945'e getiriyor. 20.Asır ise 1945'de başlayıp 1989'da Duvar'ın yıkılması ve arkasından Sovyet sisteminin çöküşü ile hitâma erdi. Evet hayli kısa ve güdük bir asır bu. 21.Asır için ise 2000'i beklemeye hâcet yok. 1989'da başladı ve elyevm devâm ediyor.
20.Asrın ekonomik cephesine bakacak olursak , bunun yoğun bir şekilde Keynesgil bir politik ekonomi olduğunu söyleyebiliriz. Millî gelir, tam istihdam, büyüme gibi makroekonomik dengeleri gözeten bir kavram setine oturur. . 19.Asrın o haşin, ulusları, sınıfları döven, sopayla disipline eden devlet dönüşmüş, ekonomik hayâtın dengesizliklerine müdâhale eden, sermâye birikiminden ulusa pay aktaran sosyal devlet olarak devreye girmiştir. Denge kavramı burada kendisini derinden hissettiriyor. Ekonominin, piyasaların görünmez eli olmadığını , kendi başına bırakıldığında ağır dengesizlikler doğurduğunu kabul eden; başka bir ifâde ile ekonomilerin değişim değeri olarak politikayı devreye sokan bir dinamiktir bu.
Evet, târihin kâhir ekseriyetinde politika devletten ibâretti. Devleti dengeleyecek yegâne; o da çok görece, hatta mahdut olarak değişim değeri din/ahlâk olabilirdi. Modern dünyâda yaşanan sermâye birikimi varlığını devlete borçlu olmayan ekonominin güçlerini açığa çıkardı. Liberteryenler buna özgürleşme yolunda târihsel fırsat olarak baktılar. Değil mi ki, ekonomik elitler politik elitlerden görece ayrışıyor; ekonomik değerleri meydana getiren uluslar devlete şirk koşmaya başlıyordu. En az üç boyutta büyük kavgalar çıktı. Sâdece uluslar uluslara, devletler devletlerla savaşmadı. Başka boyutta ise devlet uluslarıyla, uluslar devletleriyle, ekonominin ise güçleri devletlerle ve bilhassa bölüşüm düzleminde sınıfsal olarak uluslarla çatışıyorlardı. 19.Asrı hem büyüten hemde uzatan bu ilişkilerin yeniden nasıl bir dengeye getirileceği meselesinde yaşanan belirsizlikler ve savrulmalardı. Bu sebeple 19.Asra yakıştığını düşündüğüm isim "Aşırılıklar Çağı"dır.
Büyük bir felâkete sebebiyet veren II.Umûmî Harp sonunda kurulan 20.Asır Keynes tarzı bir politik ekonomiyi devreye soktu. Devlet, ulus ve sermâye arasında ne kadar devâm edeceği belli olmasa da bir denge sağlandı. 20.Asır bir "Denge Asrı"dır. 20.Asrın politik ekonomisinin farklı modelleri vardır. Sosyalist ekonomiler bunun bir türevidir. Antagonist olarak takdim edilen kapitalist/sosyalist çelişkisi tamâmen muhayyeldir. Bunun üzerinden ideolojik ve siyâsal kamplaşmalar, İki Kutuplu Dünyâ Sistemi kavramlaştırmaları esâsen çok sorunludur. İdeolojik tantana bunu gölgelemek içindir. Aslolan Dünyâ Sisteminin işbölümüdür. Mesele bu işbölümü içinde bir denge geliştirmekten başka bir şey değildir. Nükleer dehşet dengesi bunun en somutlanmış hâlidir. Çok sayıda ulusal ve uluslararası kurum, diplomasi dengenin devâm ettirilmesi için devreye sokulmuştur. Politika ekonominin(kapitalizmin) değişim değeri olarak onun azgınlaşmasına karşı bir işlev görmektedir.

6