Bunu bana düşündüren gelişmelerden birisi de bir hafta evvel İngiltere'de yaşandı. Kısmî mahallî seçimlerden, ırkçı, yabancı düşmanı Nigel Farange'ın partisi olan Reform UK, birinci parti olarak çıktı. Senelerdir İngiltere'deki istikrarlı demokrasinin iki sütununu meydana getiren İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti ise çok ağır kayıplar yaşadı. Öyle görünüyor ki yeni iki parti, Liberal Demokratlar Partisi ile Reform UK, hızla onların yerini alıyor. Muhtemelen önümüzdeki ilk genel seçimde bu iki parti yarışacak.
Bu hâdiseyi İngiltere'de o meşhûr iki partili sistemin sonu olarak ilân etmek aceleci ve basitçi bir değerlendirme olacaktır. Kodlar değişmiyor ama içi değişiyor. 20. Asrın siyâsal ikliminde merkez sağ ve merkez sol partiler ana eksenleri meydana getiriyorlardı. Bunların ortak nitelikleri her nevi aşırılıktan arındırılmış "steril" partiler olmalarıydı. Avrupa'yı o korkunç iki umûmî harbe sokan iklim, siyâseten ideolojik keskinlikleri çok yüksek olan, son derecede kutuplaşmış bir iklimdi. Artık savaş bitmiş, yeni düzende bunlar ya Almanya'da olduğu üzere doğrudan tasfiye edildiler veyâ Fransa'da olduğu üzere evvelâ dondurulup, sonra çözüldüler. Merkez partiler refah toplumu için aralarında bir iş bölümü yapmış gibiydiler. Merkez sağ refahı arttıran ekonomik yatırımları yapıyor, merkez sol parti de bunun toplumsal bölüşümünü yapıyordu. Bunlar emme basma tulumba gibi çalışan sistemin iki büyük dişlisi gibi çalışıyorlardı. İstikrar olarak nitelendirilen de buydu. II. Umûmî Harp sonrasında merkez dünyânın bu yapılanması, siyâsal iklimleri çok fırtınalı olan yarı merkez dünyâlar için de bir ideal model olarak sunuluyordu. Her nevi aşırılıktan arındırılmış, çıkar ve aklı eşleştiren, adına Liberal Demokrasi denilen bu dingin model aynı zamanda medenîleşmenin göstergesiydi. Siyâset Bilimi kitaplarındaki siyâsal sistem analizleri bunu işliyordu.
Avrupa'nın Altın Çağı'ydı bu. ABD sermâyesi ile desteklenen, ABD ordusu tarafından emniyete alınan, nüfûsunun kâhir ekseriyeti orta sınıflaşmış bir Avrupa'ydı bu. Başta Almanlar olmak üzere 1945'ten başlayarak büyük bir üretim atağına giriştiler. Bunun hâsılatı müreffeh hârika günler oldu. 1945-1980'ler arası bunun zirvesiydi. Ama şöyle böyle 2000'lere kadar devâm etti bu Altın Çağ. 2000'lerden sonra ise her şey tersine dönmeye başladı. Çünkü orta sınıf tuzağına düştüler. Refah toplumunun aslında sermâye ve emeğin verimliliğini düşüren tesirleri birer birer ortaya çıkmaya başladı. Dahası, Avrupa'nın teknolojik-mühendislik standartları, tekno gelişmelerin ve yeni mühendisliklerin çok gerisinde kaldı.
Avrupa ilk darbeleri içeriden yedi. Merkez sağ partilerin yeni ideolojisi anarkokapitalist bir mâhiyette idi. Buna göre verimlilik düşüşünün ana sebebi sosyal devletler ve kamusal harcamalardı. Thatcher, Kohl gibi liderler verimlilik sağlamak adına Avrupa'yı var eden her kuruma ve kuruluşa saldırdı. Bu büyük bir yıkımdı. Tuhaf olan merkez sol partilerin de buna destek vermeleri oldu. İşçi Partisi ve Tony Blair'in yaptıkları da bundan farklı değildi. Merkez sağ partiler liberal demokrasi modelinden liberalliği söküp alıyor ve toplumsalı umuruna koymayan bir ekonomizm üzerinden onu fetişleştiriyorlardı. Merkez sol partiler buna karşı çıkmak bir yana, onu tamamlayan işlere imzâ atıyorlardı. Merkez sol partilerden kopan ve Yeni Sol başlığı altında değişik şekillerde örgütlenen partilerin hesâbına düşen demokrasiyi, ekonomik beklentilerin dışında kültürelleştirmek oldu. Etnik, cinsiyetçi ve çevreci düşüncelerle yeni bir kulvar oluşturdular. Hâsılı liberal demokraside bir araya gelen merkez sağ ve merkez sol, bu bileşimin bileşenlerini ayıklayarak kendi aralarında paylaştılar. Merkez sağ liberalliği ekonomizm üzerinden nasıl dejenere erittiyse, merkez sol da demokrasiyi kültürelleştirerek yozlaştırdı. Ekonomizm temelli neoliberal siyâsetler sadra şifâ olmadı. Avrupa verimliliğini arttırmak şöyle dursun, tam aksine düşürdü. Diğer taraftan Yeni Sol entelektüeller arasında tartışılan kültürel demokrasi modelleri çok kültürlü demokrasileri değil postmodern kabileleşmeleri ve kültürel kan dâvâlarını doğurdu.