Artık elimizde derli toplu bir metin, bir vesika var. Trump ve kadrolarının sağda solda verdiği savruk, tutarsız beyânatların sağlamasını yapabileceğimiz bir metin bu. ABD'nin önümüzdeki on seneler itibârıyla nerede, neyin peşinde olduğunu şöyle böyle kestire-biliyorduk. Lâkin bu değerlen-dirmelerin hepsinde müphem kalan bir şeyler oluyordu. 33 sayfalık ABD Strateji Plânı bunu ortadan kaldırıyor. Artık önümüzü daha görebileceğiz.
Trtump'ın işbaşına geldikten sonra, saldırgan neoconlara inat, ABD'yi dünyâdan tecrit edeceği ve içine kapatacağı; bir şekilde Monroe Doktrinine döneceğini söyleyenler vardı. Daha o günlerde, çeşitli vesilelerle bu yaklaşımı aşırı bir yorum olarak değerlendirdiğimizi; bunun maddî olarak imkânsız olduğunu ifâde ediyorduk.Monroe Doktrini'nin hayâta geçirildiği 1820'lerin dünyâ şartları ve o zamanlardaki ABD'nin konumu bambaşkaydı. 2020'lerde bambaşka bir dünyâ ile karşı karşıyayız.O târihlerde ABD henüz bir hegemonik bir güç değildi. Büyük bir kalkınma hızı sağlamıştı ve bu doktrinin gâyesi, sağlanan kalkınmayı Avrupa rekâbetine kapatarak bir emniyet altına almakla sınırlıydı. Doktrin Amerikalar'daki, bilhassa Güney Amerikalardaki ABD hâkimiyetini arttırmayı esas alıyordu. Yâni , Monroe Doktrini Amerikalar kıt'asını kapatıyordu. Şimdi bahsi geçen stratejik vesikada, Monroe Doktrinine yapılan bir atıf var. Bu da ABD'nin, arka bahçesi olarak gördüğü Güney Amerika'dan asla vazgeçmeyeceğine işâret ediyor. Bu bir kapanma ile değil, doğrudan Latin Amerika'yı kesin bir şekilde yeniden çok sıkı bir kontrole tâbi tutmakla alâkalı görünüyor. Daha teferruatlı ifâde edecek olursak, bahsi geçen Stratejik Plân, ABD'nin son zamanlarda Güney Amerika'da ortaya çıkan, sosyalizan temâyüllü popülist iktidarları devirmek, doğrudan askerî operasyonlar dâhil için hiçbir şeyden kaçınmayacağını gösteriyor. Buna da şaşırmamak gerekiyor. İster dengeci ABD siyâsetleri, ister onun yerini alan neocon saldırganlıklar ,isterse de onun yerini aldığını iddia eden MAGA'cı siyâsetler Lâtin Amerika husûsunda tam bir örtüşme gösteriyor. Venezüela bunun ilk açığa çıktığı yer. Bunu Nikaragua, Meksika, Brezilya ve Kolombiya ve diğerlerinin tâkip edeceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Önümüzdeki zamân zarfında buralarda çok kanlı günlerin yaşanacağını bekleyebiliriz.
Stratejik metin ikinci olarak ABD-AB ilişkilerini merkeze koyuyor. Metne, bugünkü AB siyâsî elitlerinin çoğunluğunu ABD'deki Demokratların uzantısı olarak gören bir bakış hâkim. Bu hâliyle AB ,ABD'nin kabulüne nâil olmuyor.Trump, ABD-Avrupa bağının yeniden kurulması için mevcut elitlerin tasfiye edilmesini şart görüyor. Onun için Rusya-Ukrayna savaşında Avrupa'nın yanında durmuyor ve âdeta onları Rusya'nın kucağına atıyor. Gözü onların yerini almaya namzet olan aşırı sağcı, yabancı ve göçmen karşıtı kadroların işbaşına gelmesinde. Orban Trump'ın gözünde ideal bir ortak. Orban zihniyetinin tekmil kıt'ada işleri devralmasını istiyor. Gidişâtın bu yolda olduğu da ,çok sayıda sâha araştırmasından anlaşılıyor. Pekiyi bu durumda temin edilebilecek olan yeni ABD-Avrupa yakınlaşmasının odağında ne olacak Elbette alışılageldik şekilde Rusya olmayacak. Tam aksine Kuzey Kutup yatırımlarının önü açılacak ve ABD-Rusya ve Avrupa "barışı" çok sayıda işbirliğini mümkün kılacak. Sâdece Kutup sâhasında değil, Asya derinliklerinde , bilhassa Çin'i yalnızlaştırarak devre dışı bırakacak, hatta boğacak bir açılım sağlanmış olacak.
Tabiî ki plandaki en kritik havza Ortadoğu. Bizi de yakından alâkadar ediyor. Ben bunu Afrika ile de bağlantılı görüyorum. Barrack'ın Akdeniz'i Hazar'a bağlayan plânını biraz daha büyütürsek, bir ucu Libya'da, diğer ucu Kızıldeniz'de olan başka bir hat ile karşılaşırız. Etiyopya, Sûdan, Somali ve Yemen'i içine alan bir alt sâha ile Körfez'den, yâni Suudî Arabistan ve BAE'den başlayan; Irak, Sûriye, Ürdün, Lübnan, Sûriye,Türkiye üzerinden Âzerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'a uzanan dev bir coğrafya bu. Bir enerji, ticâret ve teknoloji merkezi olarak Trump ve kadrolarının ağzını sulandırıyor. Bunları Türkistan ile kavuşturduğunuz zamân ABD'nin yeniden Büyük ABD olmaması için hiçbir şey eksik kalmamış olur. Bu başarıldığı zamân,İpek Yolu tam mânâsı ile kontrol altına alınmış ve yaşanacak nihâî bir hesaplaşmada, kolu kanadı kırılmış olan Çin'in hiçbir şansı kalmamış olur.

4