Rıdvan bey: "Zaman onu neshetmiştir" ne demektir
Bu Nasıl Pişkinliktir
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri "Hutbe-i Şamiye" adlı eserinin girişinde, bu gün âlem-i İslâm'da bulunan ölümcül hastalıklardan bahsediyor. Bunlardan ikincisi, "sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesidir."1
Bu ölümcül hastalık, terakkiye uçan Avrupalılara inat, bizi maddî cihette orta çağda durduran hastalıklardan sadece birisidir. Yani yalancılık, yani sözüyle özünün bir olmaması, yani doğruluktan ayrılmak.
Bu hastalık maalesef âlem-i İslâm'ı öldürmüştür. Çünkü doğruluk Allah'ın emridir. Sıdk Allah'ın emridir. Sadakat Allah'ın emridir. Yalan da haramdır. Büyük günahlardandır.
Ama sen menfaatini yalancılıkta buluyorsun, yalan söylemek işine geliyor, yalanı "sevaplı" bir iş saymışsın, yalan söylemeye devam ediyorsun.
Bu nasıl pişkinliktir! Bu ne yalancılıktır! Bu ne menfaatperestliktir!
Böyle Bir Ahlâk Olabilir mi
Peygamber Efendimiz (asm) üç konuda söylenen sözün yalan olmadığını bildiriyor. Bunlar, 1-Harp esnasında düşmana karşı söylenen söz, 2-Halk arasını ıslah için söylenen söz ve 3-Karı-koca arasında aile dirlik ve düzenliği için söylenen söz."2
Ancak bunlar ruhsatlardır. Ruhsatlardan doğru insanlar yararlanır. Ruhsatın "gerçek ruhsat" olması için, kullanan insanın ameliyle bunu hak etmesi gerekir. Yoksa, önce yalan söyler, sonra bunu tevriye usulüne çevirir ve yalan söylemediğini iddia eder. Bu yalancılıktır.
Böyle bir içtimaî ahlâk olabilir mi Bu gevşeklik toplumu çökertir. Söylenen söz yalan mı, değil mi Adam yalan söylemez diyorsun; ama öyle bir söylüyor ki, bir tarafından tutturmuş, menfaatini de gözetmiş, diğer tarafları düşünmeyerek doğru söylediğini iddia ediyor.
Dolayısıyla, Bediüzzaman Hazretleri, böyle ruhsatların, içinde yaşadığımız ve iman zaafı nedeniyle yalana "doğru" gibi sarılmış ahir zaman insanı için verilemeyeceğini ifade ediyor. Bu zamanda sû-i istimallerin çok olması nedeniyle, maslahat için yalana fetvâ vermiyor, bunu, "Sû-i istimâle müsâit bir bataklık"3 olarak niteliyor. Zamanın, maslahat için kizbi, yani toplumun sulhu için yalan söylemeyi nesh ettiğini ifade ediyor.4
Bize Lâzım Olan Doğruluktur
Bediüzzaman bunu gerekçelerini de şöyle sıralıyor: "Küfür, bütün envâıyla kizbdir, yalancılıktır. İman sıdktır, doğruluktur. Bu sırra binaen, kizb ve sıdkın ortasında hadsiz bir mesafe var; Şark ve Garp kadar birbirinden uzak olmak lâzım geliyor. Nar ve nur gibi birbirine girmemek lâzımdır. Halbuki, gaddar siyaset ve zalim propaganda birbirine karıştırmış, beşerin kemalâtını da karıştırmış. Bu sıdk ve kizb, küfür ve iman kadar birbirinden uzak."5