Fetih Suresinde gaybî müjdeler

Abdurrahman Peker: "Mağfiretün" kelimesi nasıl bu latif imayı gösteriyor; öyle de, surenin başındaki "liyağfiralekellahü ma tekaddeme min zenbike vema teahhera" cümlesiyle münasebettardır. Surenin başı hakikî günahlardan mağfiret değil; çünkü ismet var, günah yok belki makam-ı Nübüvvete lâyık bir mana ile Peygambere müjde-i mağfiret ve âhirinde Sahabelere mağfiret ile müjde etmekle, o imaya bir letafet daha katar."1

Bu metinde geçen "hakiki günah" nedir Metinde sahabelerin ismet sıfatından" bahsediliyor gibidir. Sahabenin ismet sıfatı var mıdır Burayı nasıl anlamalıyız

Sahabelerin Yüksek Vasıfları

Metinde geçen "mağfiret" kelimesi, fetih suresinin son ayetinin son cümlesinde yer alır. Son ayet Peygamber Efendimiz'in (asm) ashabının vasıflarından bahsediyor.

Muhammed Aleyhissalatü vesselam'ın ashabı, kâfirlere karşı şiddetli, birbirleri arasında ise çok merhametlidirler. Rüku ve secde edeler. Onlar Tevrat'ta ve İncil'de güzel vasıflarla anılırlar.

Son cümle de şöyledir: "Onlardan iman eden ve salih amel işleyenlere Allah mağfiret ve büyük mükafat vaad etmiştir."2

Sahabelerin yüksek vasıflarını andıktan sonra, Bediüzzaman diyor ki: "en büyük bir mükafatın vaadi makamca lazım geldiği halde, 'mağfiret' kelimesiyle işaret ediyor ki, istikbalde sahabeler içinde fitneler vasıtasıyla mühim kusurlar olacak."3

Mağfiret Bir Rahmet Makamıdır

Bu cümleden öncelikle anlıyoruz ki, mağfiret yüksek bir rahmet makamıdır. Çünkü onlar Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'ân'da sena edilmiş bir müstesna topluluktur. Fakat ne var ki, yakın bir gelecekte fitne ve kana bulaşacaklardır.

Oysa onların temiz ve pak fıtratları hiçbir zaman kan lekesi tutmaz, kargaşa ile ve öldürmeler ile nezih vicdanları kirlenmez. Çünkü onlar adalet ve hakkaniyet için kılıç sallarlar. Hakkı tutup kaldırmak için hareket ederler. Onlara göre, hakkın hatırı nefsin hatırından âlidir. Hakkın hatırı için, ölünecekse ölürler. Ölüm darbesi Tevrat'ın, İncilin ve Kur'an'ın senasına mazhar olan bir kardeşten gelecekse, gelir. Onların mücadelesi, nefis müdafaası değildir.

Ne var ki onların bir kısmı hakkı tutuyorum derken, sehven yanlış bir içtihatta bulunarak haksız tarafta yer almışlardır. Yanlış tarafta yer alarak ölüme de neden olmuşlardır. Aslında katil olmaları gerekir. Haksız tarafta yer almaları nedeniyle kınanmaları gerekir.

Ama rahmet onları koruyor. Çünkü onlar nefis müdafaası için değil, içtihatta yanıldıkları için yanlış tarafta bulunmuşlardır. Bu nedenle de katil olmuyorlar. Zaten de şöyle denmiştir: "Sahabelerin muharebesinde kıylu kal etme; çünkü hem katil, hem maktul, ikisi de ehl-i Cennettirler."4