Yaz dönemi, Kur'ân dönemi

Şakir Bey: "Kur'ân öğrenmenin önemi nedir"

Kur'ân İle Meşguliyet İbadettir

Kur'ân ile meşgul olmak ibadettir. Onu okumak, manası üzerinde düşünmek ve tefekkür etmek, onu ezberlemek, namazda kıraat etmek....

Bu cümleden olarak, Kur'ân'ı doğru yorumlamak ibadettir. Kur'ân'ı anlamak ibadettir. Kur'ân'ı öğrenmek ibadettir. Kur'ân'ı yaşamak ibadettir. Kur'ân'ın hükümlerini kavramak ibadettir. Kur'ân'ın doğru yorumları olan tefsirlerini, mesela Risale-i Nur okumak ibadettir. Kur'ân'ı hatim niyetiyle baştan sona okumak, bitirip yeniden başlamak, okudukça tefekkürü arttırmak, okudukça feyiz almak, okudukça kulluğun sırrına ermek, ibadetin inceliğine vâkıf olmak ibadettir. Kur'ân ile A' dan Z' ye meşgul olmak ibadettir.

Kur'ân, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle yerin ve göğün sahibi olan Allah'ın tenezzül buyurup bizimle konuşmasıdır.1 Kur'ân Arş-ı A'zam'dan, İsm-i A'zam'dan, her ismin en büyük mertebesinden gelmiş; bütün âlemlerin Rabb'i unvanıyla Allah'ın kelâmıdır; bütün mevcudatın İlâhı sıfatıyla Allah'ın fermanıdır; bütün semâvât ve arzın Hâlık'ı nâmına insanlara teveccüh buyurularak söylenmiş bir hitaptır, bir mükâlemedir, bir konuşmadır, bir ezelî hutbedir, Rabb-i Rahîm'in yüksek bir iltifâtıdır.2

İbadet Kur'ân İle Mümkündür

Bundandır ki, namaz Kur'ân'la mümkündür, niyaz Kur'ân'la mümkündür, dua Kur'ân'la mümkündür, her türlü ibâdet Kur'ân'la mümkündür.

Bundandır ki, namazda Kur'ân okumak farzdır. Kur'ân'sız namaz sahih değildir. Çünkü Kur'ân, Allah'ın Kelâm sıfatından gelmiş ve halife-i rûy-i zemin vasfıyla ve insan olarak bizim omuzlarımıza yüklenmiş en mukaddes, en temiz, en kıymetli ve en manalı bir emanet-i İlâhî'dir. Bu emanete sahip olmak, kimliğimizi kavramak, nereden gelip nereye gideceğimizi öğrenmek, bu dünyadaki vazifemizi benimsemek ve buna göre davranış geliştirmek ancak Kur'ân'ı okumak ve öğrenmekle mümkündür. Cenab-ı Hakk'ın, "Kur'ân'ı tane tane, açık açık oku!"3 emri kulaklarımızda çınlamalıdır.

Resulullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

"Kur'ân'ı mahir olarak (mahrecini, tecvidini, sesini, kıraatini bilerek) okuyan, şerefli, itaatkâr elçiler olan meleklerle beraberdir. Kur'ân'ı kendisine zor geldiği halde kekeleyerek okuyan kimseye ise iki kat sevap vardır."4

İbni Mes'ud (ra) anlatıyor: Bana Peygamber Efendimiz (asm):

"Bana Kur'ân oku!" buyurdu. Ben de: "Ya Resulallah, Kur'ân sana indirildiği halde; ben mi sana Kur'ân okuyacağım" dedim.

Resul-i Ekrem (asm):

"Ben, Kur'ân'ı kendimden başka birinden dinlemeyi severim." buyurdu.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem'e (asm) Nisa Suresini okumaya başladım. Nihayet, "Her ümmetten birer şahit; onların üzerine de Habîbim, seni bir şahit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur" mealindeki 41. Ayete geldiğimde Resul-i Ekrem Efendimiz (asm):