Abdullah bey: "Günahlardan uzak durmanın ve tövbenin makbul yaşı var mıdır"
BU ZAMANDA BEŞ MADDE
Dünyanın öyle baş döndürücü kıskaçları var ki, insanın Allah'a sığınmaktan başka hiçbir çâresi kalmıyor. Çünkü bütün kıskaçlar, bütün tuzaklar, şeytanın yolumuz üzerindeki duraklarından ve tezgâh-larından başka bir şey değildir.
Kötü yollara ve günahlara karşı duyarlı olmak, uzaklaşmaya çalışmak, bunu gündemimizin ilk sıralarına almak ve bu uğurda gayret sarf etmek şüphesiz amellerimizin en hayırlılarındandır. Bediüzzaman Hazretleri bu tahribat, sefahet ve cazibedar hevesat zamanında davranışlarımızda temel hareket noktamızın şerleri def etmek ve günahları terk etmek olduğunu beyan eder ve takvanın tanımını buna göre yapar. Bediüzzamana göre takva, yüreğimizde Allah korkusunu duyarak kötülüklerden ve günahlardan kaçınmaktır.
Binlerce günahın kendiliğinden hücumda bulunduğu bu zamanın ağır şartlarında, Bedîüzzamana göre:
1-Az bir salih amel, çok hükmündedir. 2-Farzları yapan, günahlardan kaçınan kurtulur. 3-Bir haramın terki vaciptir ve bir vacibi işlemek çok sünnetlere tercih edilir. 4-Az bir amel göstererek yüzlerce günahı terk etmekle, yüzlerce vacip işlenmiş olur. 5-Böylece takva namıyla ve günahlardan kaçınmak niyetiyle hareket etmek, bu zamanda salih ameldendir.1
Bu zamanda tövbe, bu beş maddeden geçiyor. Geriye tövbede sâdık kalmak ve ölüm gelinceye kadar istikamet içinde olmak kalıyor.
YA YOKSA
Tövbede makbul olan yaş değil, baş değil, tövbe için adım atmak ve muvaffak olmaktır. Yaşın hiç mi hiç önemi yoktur. Tövbe etmek için ne yirminci yaş erkendir; ne de altmışıncı yaş geçtir! Yaşadığımız, nefes alıp verdiğimiz, dünya gemisinin seyahatinde göz karartan bir hızla ilerlediğimiz, Azrail'in (as) henüz kapımızı gelip çalmadığı her an ve her saniye; günahlardan vazgeçmek için, pişmanlık için, Allah'a sığınmak için, tövbe içinen bulunmaz fırsattır!
Az sonra hangi tecellînin bizi kuşatacağını... Az sonra ölüm meleğinin kapımızı çalıp çalmayacağını... Bilebilir miyiz
Biz hep dünlerin ve bu günlerin aynasında, yarınların hayalleriyle yaşıyoruz! Yarınlar sadece hayal dünyamızı süsleyen birer kurgu senaryoları! Biz, var diye kurgumuzu kurmuşuz. Dünyanın gayr-i meşru zevkleri bize onun için cazip geliyor.
Ya yoksa! Ya yarın bizim için yoksa
Unutmamalı ki, Kur'ân'ın dünyevî istikbal için hiç kimseye hiçbir taahhüdü yoktur! Ancak uhrevî istikbal, ebedî hayat ve öldükten sonra yeniden diriliş, herkes için, Kur'ân'ın taahhüdü altındadır! Daimî Cennet, Kur'ân'ın müjdesidir! Yürek parçalayıcı Cehennem, Kur'ân'ın uyardığı akıbettir!