Şefkat görmeyen evlat, nasıl hürmet eder

Eskişehir'den Zeliha Hanım:

"Onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlatlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılap etmemiş her bir velet; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalplerini hoşnut etmektir." Paragrafın baş kısmında ise, "Dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır."1 Deniyor. Peki, evladına şefkat etmemiş bir şekilde yetiştirme yurtlarına vermiş ya da anne babalığın muktezasını yerine getirmemiş anne babaya yaşlandıklarında evladın vazifesi ne olacak Evlat şefkat görmediyse, nasıl hürmetle mukabele edecek"

Hem Görev Hem Fıtrat

Evladın anne ve babaya hürmet görevi şu ayette ifadesini bulmuştur: "Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur."2

Anne ve babanın evlatlarına karşı şefkatleri ise fıtrî bir durum olmakla ve insan, ruhuna şefkat ve merhamet ekilmiş olarak yaratılmış olmakla beraber, bu, anne ve baba için aynı zamanda bir görevdir de. Fakat bu şefkati kullanmada önemli ölçütler vardır.

Çocuğunu ebedî hayatı kazandıran terbiye ve eğitimini güzel vermek, şefkatin bir gereğidir. Fakat şefkatle görev bazen uyuşmayabilir. Mesela sabah namazına uyandırma işinden şefkat incinebilir. Ama bunu görev addedebiliriz. Öyleyse bunu yapacaksak şefkatle yapmalıyız.

Kırbalar Neden Deliniyor

Anne babaların amellerinin iz düşümü Allah'ın adaleti gereği bazen aynen çocukta tezahür edebilmektedir. Bu durumda anne veya baba çocukta gördüğü bir ameli sorgulasa aslında altında kendi ameli çıkabilmektedir.

İstanbul'un büyük şeyhlerinden Şeyh Vefa hazretleri zamanında İstanbul'un suyu uzak çeşmelerden kırbalarla getirilirdi. Kırba, bilindiği gibi derilerin tabaklanmasıyla yapılan su kabıdır. Şeyh Vefa hazretlerinin küçük oğlu, su taşıyan sakaların su kırbalarını arkadan fark ettirmeden bir iğne ile deler ve ağzını tutarak su içermiş. Sakalar da babası şeyh olduğu için söyleyemezlermiş.

Gel zaman git zaman, bu böyle devam etmiş. Fakat bardağı taşıran son bir durum olmalı ki, bir sakanın canına tak etmiş. Ne olursa olsun şeyhe söylemeye karar vermiş.