Bu gece Mevlid-i Nebevî. Yani Peygamber Efendimiz'in (asm) dünyaya teşriflerinin sene-i devriyesi. Peygamber Efendimiz'in (asm) Allah'tan bize hediye getirdiği nur ile dünyanın şekli değişmiştir. İnsan ve bütün kâinatın hakikî mahiyetleri o nur ile aydınlanmıştır.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin ifadesiyle, O'nun (asm) getirdiği nur ile görünmüştür ki; şu kâinatın mevcudatı Allah'ın isimlerini okutan birer İlâhî mektup, birer vazifeli memur, bekaya mazhar birer kıymettar ve manidar mevcutturlar. Eğer o nur olmasa idi, varlıklar tamamıyla mutlak fenaya mahkûm, kıymetsiz, manasız, faydasız, abes, karma karışık ve tesadüf oyuncağı mahiyetinde evham karanlıkları içinde kalacaktı. İşte bu sırdandır ki, akıl sahibi bütün insanlar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın duasına "Amin!" demektedirler. Yerlerden göklere kadar bütün varlıklar O'nun (asm) nuruyla iftihâr etmektedirler.1
TAVUS KUŞU MİSALİ
Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın beşerî hayatı ile, Allah'ın lütfu ile yükselen manevî şahsiyetini, tavus kuşunun yumurtası ile göklerde uçan tâvus kuşu arasında kurduğu bir nisbet ile açıklayan Bediüzzaman Hazretleri; tâvus kuşu gibi güzel bir kuşun yumurtadan çıkıp olgunlaştığını, semalarda uçmaya başladığını; güzelliği ile şöhret kazandıktan sonra, birisi çıkıp da yerde kalan yumurtasının kabuğu içerisinde o kuşun güzelliğini ararsa haksızlık yapmış olacağını; kezâ, Peygamber Efendimizin (asm) tarihlerce kaydedilen hayatının da bir çekirdekten ibaret ve beşeriyet şartları içerisinde geçtiğini, uzaktan yüzeysel bir nazarla onun hayatına bakan bir adamın, onun manevî kişiliğinin değerini anlayamayacağını; fakat onun beşerî hayatına ve görünen hallerine ince bir kışır ve nazik bir kabuk nazarıyla bakıldığı takdirde, o kışır içerisinden iki âlemin güneşinin ve Tuba ağacı gibi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın, feyz-i İlâhî ile sulanmış, fazl-ı Rabbanî ile tekâmül etmiş olan hakikî çehresinin çıktığının görüleceğini kaydeder. Bir zerrenin ışığa kaynaklık edemeyeceğini, ancak o zerrenin mana-yı harfî ile gökteki güneşin ışığına mazhar olabileceğini; binâenaleyh Peygamber Efendimizin de (asm) Rahman-ı Rahîm'in tecellîlerine eşsiz bir şekilde mazhar bulunduğunu belirtir.2
BU RAHMET MÜJDECİSİNİ TANIMALIYIZ
Böyle bir rahmet müjdecisini, böyle bir rahmet habercisini, böyle bir rahmet Peygamberini (asm) insanlığın doğru tanıması, doğru okuması ve doğru kavraması bir zorunluluktur. Artık yaşlı dünyanın yanlışlığa ve dalâlete tahammülü yoktur. Bu peygamber son Peygamberdir (asm).
Hazret-i Muhammed (asm) doğduğu gece, kâinat ve kâinatın her bir zerresi görülmemiş bir sevince gark oldu. Karanlıklar bir anda nurla yırtıldı, doğudan batıya her yer nurla doldu. Putlar devrildi. Tapılan ateşler söndü, kutsanan göller kurudu. İran'da Kisra'nın sarayının on dört sütunu çatır çatır yıkıldı. Gökten bir yıldız doğdu ve yıldızlar salkım saçak yere doğru eğildiler.