Onlar yanlışta gidiyorlar!

M.T. Rumuzlu okuyucumuz: "Kardeşler arası kırgınlıklar var. Böyle nasıl hizmet edeceğiz"

Neden var

Tek yolumuz var: Barışarak hizmet edeceğiz!

Kırgınlıklar mı dediniz; evet, o var maalesef. Ama neden var İşte soru bu!

Buna cevap verebilecek bir babayiğit var mı Diyelim ki bu soru mahşerde soruldu; ne diyeceksiniz

Diyelim ki sen doğru bildiklerin konusunda kardeşlerini ikna edemiyorsun! Yani onlar yanlışta gidiyorlar.

Artık bu sana sorulmaz. O ikna olmayanlar, mahşerde hesabını verecekler, bırakın! Senin de uyarın olduğu halde neden yanlışta gittiği ondan sorulacak, senden değil. Sen neden kendini üzüyorsun Ve neden üç günlük hizmet serencamını onun yanlışlarını konuşarak geçiriyorsun

O'na acımak lâzım aslında. Mahşerde sorulardan bunalacak. Herkes rahmetle sarmaş dolaşken, mahşerde yanlışlarla uğraşmak pek kolay olmasa gerek!

Senin İki Yanlışın Var

Öte yandan, hiçbir yanlış, yanlış olarak bükülüp kalmaz! Bunu unutma. O ortaya çıkar.

Burada iki durum var: Belki senin yanlışın var, belki de kardeşinin.

Ama senin iki yanlışın var; çünkü sen bu mesele için kardeşine de küsmüşsün veya su-i zandasın. Sen iki defa yanlıştasın; bunu, hatırlatayım. Farkında mısın

Su-i zan büyük bir yanlıştır, büyük bir tehlikedir ve büyük bir günahtır. Su-i zan sana bir şey de kazandırmaz. En başta su-i zan edilmeyi hak edersin. Bu da cabası! Çünkü kader hakimdir. Kader kimseye iltimas geçmez. Kader senden de, benden de adaletlidir.

Ama hüsn-ü zan kazandırır! Hüsn-ü zanla "durduğun yerde" sen kazanırsın. Sevap ile birlikte, ruhun rahatlar, moralin düzelir, huzurun kaçmaz. En başta, hüsn-ü zan ile muamele görmeyi hak edersin. Bu şahane bir ödüldür.

Sevdiğin kimselere hüsn-ü zan, sevmediğin kimselere su-i zan yapacaksın diye de bir kural yoktur.

O hâlde doğru olan: Hüsn-ü zan mümkün iken hüsn-ü zan etmektir; bütün su-i zan yollarını kapamaktır. Yüz tane hüsn-i zan kapısı var, biriki tane su-i zan kapısı varsa, bütün hüsn-i zan kapılarını kapayıp su-i zan kapısından girmek yol değildir.

Burada büze düşen, su-i zan yolunu görmemektir. Şeytan kışkırtsa bile görmemektir. Onu kardeş bilmektir. Ona hizmet arkadaşı olabilmektir. Onunla yarın Cennette kolkola yürüdüğünü düşünmektir. O, senin gördüğün günahının, bağışlandığını, onun bunu idrak ettiğini ve sana kardeş olduğunu düşünmektir.