Mal sahibi kim ise, zekâtı o öder

Saffet Abı: "Birisinin annesinde çok ortaklı ve kıymetli bir dükkân olsa, kadıncağız öldüğünde onun tek evlâdı ortaklarla uğraşmak istemediği için bir süredir satılık olan evdeki annesinden kendisine kalan miras payını kadının torunlarına hediye etse ya da saydığı ve sevdiği için babasına bıraksa o hissenin zekâtını zamanı gelince kim ödemelidir Ortaklar kadının kardeşleri ve kuzenleri."

Sahibi Kim İse O Öder

Mal sahibi kim ise o veya onlar öderler. Mal fiilen kime geçmişse o öder. Hediye edilen mal da öyledir. Kime hediye edilmişse o öder.

Malın şükrü, malı verene teşekkür etmektir. Teşekkür etmek, dil ve kalp ile olmakla beraber, davranış haline de gelmelidir.

Teşekkür etmek nasıl davranış haline gelir Meselâ bir mal sahibinden emanet bir şey alan birisi, aldığı emaneti korur, kırıp dökmez, saçıp savurmaz, mal sahibinin hassasiyetlerini gözetir, talimatlarına uyarsa teşekkürü davranış hâline getirmiş olur. Ayrıca mal sahibine diliyle teşekkür etmeyi de şüphesiz ihmal etmez. Fakat emaneti mal sahibinin talimatlarına uygun kullanmadığı ve saçıp dökerek kullandığını var sayalım. Bu durumda dilde kalan bir teşekkürü mal sahibi makbul saymayacaktır.

Şimdi; asıl mal sahibi olan Allah, emanet olarak verdiği mal ile ilgili bazı emir ve talimatlar göndermiş: İsrafa haram demiş. Çalışmayı tavsiye etmiş. Sadakayı teşvik etmiş. Îsâr hasletini, yani başkasını kendi nefsine tercih etmeyi övmüş. Zekâtı emretmiş.

Asıl mal sahibi olan Allah'ın ancak bu emirlerine uymakla, verdiği mal ile ilgili olarak Allah'a teşekkür etmiş oluruz.

Şükür Sayılan Davranışlarımız

Öte yandan acıma sahibi olan Allah'ın, mal sahibinden fakir ve muhtaçlara karşı acıma beklemesi, merhamet sahibi olan Allah'ın merhamet etmeyi emretmesi, cömertçe veren Allah'ın vermeyi ibadet kapsamına alması, her şeyde iktisadı gözeten Allah'ın iktisat etmeyi istemesi, sonsuz kemal sahibi olan Allah'ın, nefsine başkasının nefsini tercih etmeyi teşvik etmesi birer şükür emri olarak algılanmalıdır.

Bu durumda mal için şükür manası taşıyan davranışlarımızı şöyle sıralayabiliriz:

1-Mümkün mertebe sadaka vermeyi ve îsâr hasletini yaşamayı, yani nefsimize bizden daha fakir ve muhtaç olanların nefislerini tercih etmeyi prensip haline getirmek.

2-Verirken minnetle değil, başa kakarak değil, övünerek değil, böbürlenerek değil; merhametle vermek, şefkatle vermek, sevgiyle vermek, tevazu ile vermek. Verdikten sonra nefsimize paye vermemek için, artık, ne verdiğimizi, kime verdiğimizi neredeyse unutmak.

3-Malımızın zekâtını eksiksizce hesaplayıp gönül rahatlığı içinde vermek.

4-Tutumlu olmak, fakat cimri olmamak; cömert olmak, fakat müsrif olmamak.