İhtiyaç sahipleri bulunmalı
Ramazan Fıkhı
Aç, muhtaç, fakat insanlardan bir şey istemeyen, gözü ve gönlü tok fakirleri ve yoksulları bulmalı ve onlara el uzatmalı. Allah'ın emri bu.
Cenab-ı Allah birçok ayetinde zenginleri böyle fakirlerin yardımına davet ediyor. Fakat insan kendisi tok olunca çoğu zaman herkesi tok zannediyor, açın halinden anlamıyor, yokluğu bilmiyor, yoksulluğu bilmiyor. Açlığın ne çekilmez, ne dayanılmaz, ne tahammül edilmez şey olduğunu bilmiyor.
İşte zenginler, fukarânın acınacak acı hallerini ve açlıklarını ancak oruç münasebetiyle aç kalınca tam hissedebiliyorlar. Şöyle on- on iki saatten beri aç olmalı ki insan, gözü kararmalı ki açlıktan, başı dönmeli ki, açlığın ne zor şey olduğunu kavrasın, yaşayarak görsün de, kanatlarını yere indirsin. Yoksa, eğer oruç olmazsa, nefsine ve zevkine düşkün çok zenginler, açlığın ve fakirliğin ne kadar elem ve ıstırap verici şey olduğunu bilmedikleri gibi, aç ve yoksul olanların ne kadar şefkate muhtaç olduklarını da anlamıyor.
Oysa, insanın hemcinsine karşı duyduğu şefkat, gösterdiği ilgi ve yaptığı yardımlar hakîkî şükrün esasıdır. Elinde varken başkasına yardımcı olmamış bir insan, kendinden aşağılara el uzatmamış, elinden tutmamış, omuz vurmamış sıkıntılarına, açın ve yoksulun haliyle hâllenmemiş, hâllerini bilmemiş; diliyle şükretmesinin bir kıymeti yok! Allah'ın verdiklerine karşı hakîkî şükür, başkasına vermektir. Esasen başkasına vermek, Allah'ın bize daha çok vermesi için bir dua niteliği de taşıyor. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) bildiriyor ki, Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: "Sen başkasına ver ki, Ben de sana vereyim!"