Muzaffer Bey: "İbda-ihtira-inşa ne demektir"
Lavoisier Ne Dedi
Bediüzzaman, Fransız kimyacısı A. L. de Lavoisier'in 1750'li yıllarda ifade ettiği ve sonradan inançsız felsefenin dört elle sarıldığı, "Hiçbir şey yoktan var olmaz ve var olan hiçbir şey vardan yok olmaz" anlayışını reddetmiştir.
Gerçi Lavoisier bu tespitini ifade ederken "Allah'tan başka" demiştir. Lavoisier bu edebi göstermiştir. Fakat İnançsız ve insafsız felsefe bunu duymak istememiştir.
Bediüzzaman diyor ki:
"Varı yok etmek ve yoğu var etmek en kolay, en suhuletli, belki daimî, umumî bir kanunudur. Bir baharda, üç yüz bin envâ-ı zîhayat mahlûkatın şekillerini, sıfatlarını, belki zerratlarından başka bütün keyfiyat ve ahvallerini hiçten icad eden bir kudrete karşı "Yoğu var edemez" diyen adam, yok olmalı!"1
Keza Bediüzzaman, yaratılışı "bedi'" kavramı ila açıklıyor:
"Sâni-i Hakîm, âlem-i ekberi öyle bedî bir surette hâlk edip âyât-ı kibriyasını üstünde nakşetmiş ki, kâinatı bir mescid-i kebir şekline döndürmüş. Ve insanı dahi öyle bir tarzda icad edip, ona akıl vererek, onunla o mu'cizat-ı san'atına ve o bedî kudretine karşı secde-i hayret ettirerek, ona âyât-ı kibriyayı okutturup, kemerbeste-i ubudiyet ettirerek, o mescid-i kebirde bir abd-i sâcid fıtratında yaratmıştır. Hiç mümkün müdür ki, şu mescid-i kebirin içindeki sâcidlerin, âbidlerin mâbud-u hakikîleri, o Sâni-i Vâhid-i Ehadden başkası olabilsin"2
İşaret Fişekleri
Hilkat mu'cizesinin işaret fişekleri şunlardır:
1- İhtira ve ibda'
2- İnşa, terkip ve san'at
Bediüzzaman müşahede ettiği hilkat sahifelerini bu iki tür kavramla güncelliyor, gündemimize getiriyor.
Bunlardan ilki olan ihtira' ve ibda, hiçten ve yoktan vücut vermeyi anlatıyor. Cenab-ı Hak dilerse yarattığı eşyaya hiçten ve yoktan vücud elbisesi giydiriyor. Ve yine dilerse bu vücud elbisesine lazım olan her şeyi de yine hiçten ve yoktan icat edip eline veriyor.3
İhtira', daha önce hiç olmayan bir şeyi ilk olarak, yeni ve benzeri olmadan icad etmektir. İbda' kavramı da ihtirayı tanımlıyor. İbda', bir şeyin aletsiz, edevatsız, araçsız, gereçsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız, örneksiz, benzersiz, misilsiz, numunesiz yaratılması demektir ki, Allah'a ait bir tasarrufu ifade ediyor.
Risale-i Nur'da hilkat mu'cizesi anlatılırken başvurulan "ibda', bedi', ihdâs, ihtirâ', icâd, sun', halk ve tekvin" kelimeleri birbirini açıklar mahiyette kullanılıyor.