Dâhili düşman kimdir

Metin Tez: Dâhili düşman kimdir ve özellikleri nedir

Dost ve Düşman Kime Denir

Dostluk ve düşmanlık, insanların birbirlerine göre yakınlık ve karabetlerini tarif eden iki sihirli sözcüktür. Kişilerin kan bağı olsun, olmasın, şartsız biçimde sevdikleri insanlara dost denir. Dostluk arkadaşlıktan daha öte bir kavramdır. Samimiyet ve sevgi ön plandadır.

Düşmanlık ise, insanın öfke ve nefret duyduğu kimseye beslediği kötü duygudur. Zulüm, husumet, adavet gibi kelimelerle de ifade edilir.

Her dost olmayana düşman denmez, her düşman olmayana da dost denmez. Fakat genelde dosttan düşman olmaz, düşmandan da dost olmaz. Fakat bunun istisnaları da vardır. Düşmanlık ve dostluk insanları ayrıştıran veya birleştiren iki sıfattır.

Dahili düşmanlık, iç bünyede oluşan birbirini sevmeme, temel prensiplerde ayrı düşmenin ötesinde, düşman olma halidir.

Müslüman'ın Müslüman'a düşman olması haram, dost olması ise sevaptır. Dostluğu sürdürmek sevaptır. Ancak düşmansa da, dostsa da mert olmak en iyisidir. Arkadan vurmak, yani dostken düşmanlık beslemek doğru değildir.

Düşmanlıkta Mihenkler

Düşmanlık bazı durumlarda daha tehlikeli, bazı durumlarda zararlı olabilir. Bediüzzaman der ki: "Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa, fesadı daha şedit olur. Dahili olursa, zararı daha azim olur. ünkü; dahili düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır. Harici düşman ise, bilakis, asabiyeti şiddetlendirir, salabeti arttırır."1

Yani meçhul düşman bilinene göre daha çok zararlıdır. ünkü zararın nereden ve nasıl geleceğini bilmezsin. Mert olmayan ve kandıran düşman daha habistir. Dost zannedersin ve bütün sıralarını verirsin. Oysaki o bir gizli düşmandır.

Dahili düşmanın zararı harici düşmandan daha büyüktür. ünkü bünyededir. Düşman olduğunu bilmezsin. Dost gibi gözükür. oğu zaman dosttan daha samimi davranır. Düşman iliklerine girer, fark edemezsin. Onu bünyeden çıkarmak da çoğu zaman ayrı bir problemdir.

Bediüzzaman, bugün İslam'ın maruz kaldığı ana problemlerden birinin bünyeye girmiş dahili düşman olduğunu söyler. Ve der ki: "Bana ıstırap veren, yalnız İslam'ın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. ünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ıstırabım, yegâne ıstırabım budur."2