Bediüzzaman'a göre mutlakiyet ve Cumhuriyet

N. Yılmaz: "Mutlakiyet, Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi terimlerini Bediüzzaman'ın görüşleri ışığında açıklar mısınız"

Kur'ân'da İstişare

Mutlakiyet, Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi birer yönetim biçiminin adıdır.

Mutlakiyet: Bir kişinin sınırsız yetkilerle donatılmış olarak, tek başına devleti yönetme şeklidir. Her türlü istibdada, baskıya, kişisel suistimallere açık bir yönetim biçimidir.

İslâmiyet, bir kişinin mutlak biçimde görüş ve kanaatlerinin hâkim olduğu bir yönetim biçimini benimsemez. Çünkü kişiler hatadan ve kusurdan hâli olamazlar. Peygamberler müstesna hiç kimse mükemmel değildir. Peygamberler de istişare yolunu bizzat fiilleriyle göstermişlerdir.

Peygamber Efendimiz (asm) Ashabının görüşüne önem verir, Ashabıyla istişare eder ve istişareyi bir sünnet olarak bilfiil gösterirdi. Kur'ân da istişareyi emretmiştir: "İşlerde onlarla istişare et."1 buyuran Kur'ân, Şûrâ'yı isim olarak alan bir diğer surenin bir ayetinde ise istişareyi teşvik etmiştir: "Onların aralarındaki işleri istişare iledir."2

Anayasalı Sistem

Öyleyse çok çetrefilli dünya işlerini ve problemlerini çözmenin, muhtelif uzmanlar ve tecrübeler gerektirdiği devlet yönetiminde tek kişinin görüşlerinin çok kişinin görüşlerine nispetle isabetten yoksun olacağı açıktır. Osmanlı Devleti şekil olarak mutlakiyet idiyse de, daha başta Şeyhülislâmlık makamı ihdas edilmiş ve altı yüz yıl boyunca padişahlar bu makamdan fetva ve görüş almadan herhangi bir konuda karar vermemişlerdir. Ayrıca önemli devlet işlerini de divan toplayarak, divanın kararlarıyla yürütmüşlerdir.

Meşrutiyet, kelime olarak, anayasalı sistem demektir. Bu sistemde meclis atama ile değil, seçimle belirlenir, yönetim seçimle kurulur ve anayasa yapma ve yasama yetkisini meclis elinde bulundurur. İstişare esasına dayandığından mutlakiyete nispetle Kur'ân'ın tasvip ettiği bir sistemdir. Bu nedenle Bediüzzaman Hazretleri Osmanlı döneminde meşrutiyeti, "meşrutiyet-i meşrua" unvanı ile savunmuştur. Meşrutiyet-i meşrua, halkın hür iradesi ile oluşan, hile ve dolaplarla kurulmuş olmayan, meşru meclise dayalı yönetim biçimidir.

Cumhuriyet'e Gelince

Cumhur kelime olarak, halk demektir. Cumhuriyet ise, milletin egemen olduğu yönetim biçimidir. Seçimle kurulan, gücünü milletten alan, adalet ve hukukun üstünlüğünü, temel hak ve hürriyetleri sağlamayı esas alan idare şeklidir. Bu aynı tanımı demokrasi için de yapmak mümkündür. Tek fark kelime menşelerindedir.

Yani Arapça kökenli olan ve yukarıda tanımını verdiğimiz Cumhuriyet kelimesi, Yunanca kökenli olan "Demokrasi" kelimesi ile aynı anlamdadır.

Bu tanımlama ile olmak şartıyla cumhuriyet sistemi veya demokratik parlementer sistem Kur'ân'ın tasvip ettiği bir sistemdir ve bu nedenle Bediüzzaman Hazretleri sistemi savunmuştur.