Yılbaşı mı, yeni bir muhasebe fırsatı mı
SÜLEYMAN GÜLEK
Takvim yaprakları bir bir düşerken, insan farkına varmadan bir yıl daha geride kalıyor. Zaman, sessiz ama hızlı adımlarla akıyor; geriye ise yaşanmışlıklar, pişmanlıklar, sevinçler ve dersler bırakıyor. Her yılın sonunda olduğu gibi yine "yılbaşı" konuşuluyor. Işıklandırılmış caddeler, vitrinler, eğlence programları ve kampanyalar, bu gecenin sıradan bir takvim değişikliğinden çok daha fazlasıymış gibi sunuluyor. Oysa durup düşünmek gerekiyor: Takvim mi değişiyor, yoksa hayat mı
Modern dünyanın yılbaşı anlayışı, çoğu zaman tüketim merkezli bir bakış açısına dayanıyor. Mutluluğun satın alınabileceği zannediliyor; daha pahalı sofralar, daha gösterişli eğlenceler, daha kalabalık organizasyonlar… Ancak tecrübe gösteriyor ki bir gecelik coşku, kalıcı huzur üretmiyor. Eğlence bittiğinde geriye çoğu zaman boşluk, yorgunluk ve pişmanlık kalıyor. Çünkü mutluluk, saatlerin ilerlemesiyle değil; hayatın anlamla buluşmasıyla oluşur.
İslâmî bakış açısında zaman, rastgele akan bir süreç değil; hesabı verilecek bir emanettir. Geçen her yıl, kapanan bir defter gibidir. O defterde neler yazılı olduğu ise insanın hayatına bakışıyla ilgilidir. Bu yüzden Müslüman için yıl sonundan önce muhasebe zamanıdır. "Bu yıl Rabbime karşı sorumluluklarımda neredeydim Aileme, çevreme, komşularıma karşı ne kadar duyarlıydım Kalp kırdım mı, gönül aldım mı" Bu sorular sorulmalı ve İslâm'a uygun olan yapılmalıdır.
Yılbaşı meselesi aynı zamanda kimlik meselesidir. Müslüman için bayramlar bellidir ve bu bayramlar, sadece sevinç günü değil; şükür, paylaşma ve kulluk bilincinin zirve yaptığı zamanlardır. Başka kültürlere ait ritüelleri sorgulamadan taklit etmek, zamanla değer aşınmasına yol açar. Elbette sevinmek yasak değildir; ancak sevinç, ölçüyle ve ahlâkla anlam kazanır. İsrafın, taşkınlığın ve haramın gölgesinde kalan bir eğlence, caiz olmadığı gibi insanı mutlu etmez; bilakis ruhu yorar. Asıl yenilenme; dış dünyada değil, iç dünyada gerçekleşir.
Yeni bir yıl; kırılan gönülleri onarmak için bir fırsattır. İhmal edilen ibadetleri düzene koymak, ertelenen tövbeleri geciktirmemek, kul hakkı konusunda daha hassas olmak için bir başlangıçtır. Takvim yaprakları değişmese bile insan kendini yenileyebiliyorsa, işte gerçek "yeni yıl" orada başlar. Unutulmamalıdır ki zaman, geri gelmez.
Bugün "sonra yaparım" denilen iyilikler, yarın pişmanlığa dönüşebilir. Bu yüzden yeni bir yıl; daha çok iyilik yapmak için, daha fazla şükretmek için, daha bilinçli ve sorumlu kulluk bilinciyle yaşamak için bir imkândır. Yılbaşı kutlamaları, her aralık ayında dünya genelinde coşkuyla karşılanırken, Müslümanlar için bu tarih, bir takvim değişiminden öte anlamlar taşıyor. Peki, yılbaşını nasıl değerlendirmeliyizSadece bir takvim geçişi mi, yoksa İslami kimliğimizi sorguladığımız bir muhasebe anı mı
Yılbaşı: Tarihsel ve Kültürel Arka Plan
Yılbaşı kutlamalarının kökeni, Hristiyan dünyasınınNoel(Hz. İsa'nın doğumu) hazırlıklarına ve Roma'daki pagan festivallerine dayanır. Modern kutlamalarda içki, israf, gösteriş ve dinî olmayan ritüeller öne çıkar. İslam ise,"Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır."(Ebû Dâvud, Libâs, 4) uyarısıyla Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanların kendilerine özgü bir duruşa sahip olmalarını ve diğer dinlere mensup topluluklara benzememelerini öğütlemiştir.
Takvim Değişimi mi, İsraf ve Gösteriş mi

4