Kulluk ve imtihan
Süleyman Gülek
İslâm'a göre insanın dünya hayatındaki en temel görevi Allah'a kul olmaktır. Bu kulluk, ancak imtihanlarla anlam kazanır. İnsan, karşılaştığı her zorlukta, sahip olduğu her nimet karşısında bir sınavdan geçmektedir. Bu imtihanlara karşı sabır, şükür, teslimiyet, tevekkül ve ahlâkî erdemlerle karşılık vermek, gerçek kulluk bilincinin göstergesidir.
Kulluğun ve imtihanın iç içe geçtiği bu hayat yolculuğunda, kulun hedefi Rabbinin rızasını kazanmak ve ebedi kurtuluşa ulaşmaktır. Bu bilinçle yaşayan mü'minler için dünya, bir geçit; imtihanlar ise Rablerine bir adım daha yaklaşma fırsatıdır.
İnsanın yaratılışı, dünyadaki varoluş gayesi ve karşılaştığı zorlukların hikmeti üzerinde düşündüğümüzde, İslâm'ın sunduğu temel kavramlardan biri olan kulluk (ibadet) ile imtihan(sınav) arasındaki sıkı ilişki karşımıza çıkar.
Kur'ân-ı Kerim ve hadislerde açıkça ortaya konulan bu ilişki, insanın bu dünyadaki konumunu, sorumluluklarını ve ebedî hayatı kazanma yolundaki mücadelesini anlamamıza yardımcı olur. Zira kul olmak, ibadetlerini yapmakla birlikte; aynı zamanda imtihanlara sabırla, metanetle ve teslimiyetle karşılık vermeyi gerektirir.
Allah'a kulluğun sadece namazla değil; günlük hayattaki davranışlarla da bağlantılı olduğunu açıkça ortaya koyar. Kulluk, imtihanların sadece sabırla değil; adalet, merhamet, doğruluk gibi ahlakî değerlerle karşılanmasını da gerektirir.
Kulluk Bilincinden Uzak Hayatın Sonuçları
Kulluk görevini unutan insan, boşlukta kalır. Huzuru dışarıda arar, ama asla bulamaz.
İslâm'a aykırı bir hayat sürenler:
• İçki, kumar, zina gibi haramlara yönelir,
• Helal-haram hassasiyeti göstermez,
• Ahlâkî değerleri hiçe sayar,
• Kendi nefsinin esiri olur ve hem kendisine hem de topluma zarar verir.
Oysa Allah Teâlâ, kulluk görevini hakkıyla yerine getirenleri hem bu dünyada hem de âhirette mükâfatlandıracağını vaad etmektedir: "Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse, Allah'tan korkar ve emirlerine uygun yaşarsa; işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler onlardır."(Nûr, 24/52)
Kulluğun Bilinciyle Huzura Ermek
İnsan, kâinatın en değerli varlığı olarak yaratılmıştır. Ancak bu değerli varlık, boşuna ya da anlamsız bir şekilde var edilmemiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah Teâlâ, "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve gerçekten huzurumuza geri döndürülmeyeceğinizi mi sandınız" (Mü'minûn, 23/115) buyurarak, insanın yaratılışında derin bir amaç olduğunu vurgular. Hayat, bir oyun, eğlence ya da hedefsiz bir macera değildir.
Ömür, Allah'ın insana bahşettiği kıymetli bir emanettir ve bu emaneti layıkıyla taşımak, kulluk bilinciyle mümkündür. Kulluk bilinci, insanın yaratılış gayesini anlaması, Allah'a teslim olması ve hayatını bu doğrultuda şekillendirmesidir.
Bu bilinç, insanı hem dünya hayatında hem de âhirette gerçek huzura ulaştırır. Kulluk anlayışı, insanın kendini tanımasını sağlar. İnsan, bu anlayışla, acizliğini, sınırlılığını ve Allah'ın sonsuz kudretini idrak eder.
Bu idrak, insanı kibirden, bencillikten ve dünya hırslarından uzaklaştırır. Böylece insan, Allah'a yakınlaşarak içsel bir huzur bulur. Zira

4