Günümüzde büyük imtihan: Nefis ve hırs
SÜLEYMAN GÜLEK
İnsanoğlunun yaratılışından bu yana süregelen en büyük mücadelesi, dış dünyadan çok kendi iç âleminde yaşadığı mücadeledir. Çünkü insanın en sinsi, en tehlikeli düşmanı dışarıda değil, kendi içinde gizlidir. Bu düşmanın adı nefistir. Nefis, insanı kötülüğe çağıran, arzularının peşinde sürükleyen, hakikatten uzaklaştıran bir iç sestir. Kur'ân-ı Kerîm bu gerçeği açıkça ortaya koyar: "Nefis, aşırı şekilde kötülüğü emreder." (Yûsuf, 12/53)
Bu ayet, insanın en büyük imtihanının kendi iç dünyasında yaşandığını bize gösterir. Dışarıdaki düşman, savaş meydanında görünür; fakat nefis gizlidir, sinsidir ve insanı içten içe yıpratır. İnsanın kalbinde yer bulduğunda, kişiyi fark ettirmeden gafletin karanlığına sürükler.
Modern Dünyada Nefis İmtihanı
Geçmişte insanlar nefisleriyle mücadele ederken imkânlar sınırlıydı. Bugün ise imtihanlar çok daha çeşitlenmiş durumda. Çünkü nefsi besleyen unsurlar artık sadece kişinin içinde değil; ekranlardan, reklamlardan, sosyal medyadan, alışveriş merkezlerinden, hatta gündelik sohbetlerden bile kalbe sızıyor.
Modern insanın nefsine hitap eden her şey artık "normal"leşti. Tüketim, gösteriş, şöhret, makam, beğeni ve haz kültürü her gün kalpleri kuşatıyor. Herkes "daha çok kazanmak, daha çok görünmek, daha çok beğenilmek" arzusuyla yaşıyor. Fakat bu yarış, insanı iç huzurdan uzaklaştırıyor. Böylece insan, kendi eliyle inşa ettiği bir hapishanenin duvarları arasında sıkışıp kalıyor.
Kur'ân bu duruma işaret eder: "Şüphesiz insan, hırslı yaratılmıştır. Başına bir kötülük geldiğinde sızlanır; bir iyilik geldiğinde ise bencil davranır." (Meâric, 70/19-21) Bu ayet, insanın fıtratındaki hırs duygusunun terbiye edilmediğinde ne kadar zararlı olabileceğini gösterir. Hırs, kontrol altına alınmazsa kişiyi hem Allah'tan hem de kendinden uzaklaştırır, yani iyi şeylerin değil; kötü şeylerin peşine gider.
Hırs: Modern Çağın Görünmez Tuzağı
Nefsin en güçlü silahlarından biri hırstır. Hırs, insanın sahip olduklarıyla yetinmemesi, daima daha fazlasını istemesidir. Bu duygu, başta masum bir istek gibi görünse de zamanla insanın kalbini karartır, kanaati yok eder, şükrü unutturur. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu durumu şöyle anlatır: "Ademoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, mutlaka ikinci bir vadi daha ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur." (Buhârî, Rikâk, 10)
Bu hadis, insanın doyumsuzluğunun sonunun ancak kabirle bittiğini çarpıcı biçimde ortaya koyar. Günümüzde bu doyumsuzluk, tüketim çılgınlığıyla daha da belirgin hale gelmiştir. İnsanlar artık birbirleriyle yarış hâlinde: daha lüks bir ev, daha yeni bir telefon, daha gösterişli bir hayat… Fakat bu yarış, huzur değil; tükenmişlik, kıskançlık ve manevî boşluk doğurur. Çünkü hırsın hüküm sürdüğü yerde kanaat, şükür ve tevazu kaybolur.
Nefisle Mücadele: Asıl Cihad
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir savaş dönüşü ashabına şöyle buyurmuştur: "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz." Ashab sordu: "Ya Resûlallah! Büyük cihad nedir" Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kişinin kendi nefsiyle mücadelesidir." (Beyhakî, Zühdü'l-Kebîr, 2/165) Asıl mücadele budur. Çünkü nefis, insanı kibire, öfkeye, kıskançlığa, gösterişe ve dünyaya düşkünlüğe sürükler. Onun dizginlerini tutmak, bir ömür boyu süren bir gayrettir.

14