Ahireti unutmak

Ahireti unutmak

Süleyman Gülek

Modern insan, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar "şimdi"ye hapsolmuş durumda. Ekranlar, tüketim çılgınlığı, kariyer yarışı, sosyal medya beğenileri… Hepsi bir illüzyonun parçaları: Sanki bu dünya sonsuzmuş gibi yaşıyoruz.

Ölüm, çoğu zaman bir "başka zaman" meselesi; belki 80'lerde, belki 90'larda, ama kesinlikle "bugün değil". İşte insanlığın en büyük yanılgısı burada başlıyor: Ahireti unutmak.

Kur'an bunu çok net ifade eder: "Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Keşke bilseler!" (Ankebut Suresi, 64). Ayet açık: Gerçek hayat, burası değil. Burası bir imtihan salonu, bir geçiş koridoru. Ama biz koridoru saraya çevirmeye çalışıyoruz.

Bu unutkanlığın sonuçları korkunçtur. İnsan, ahireti unuttuğu anda ahlakı da araçsallaşır. "Kimse görmüyorsa ne olacak ki" sorusu yaygınlaşır. Rüşvet, yalan, kul hakkı, ihanet… Hepsi "burada işime yarıyor" diye meşrulaşır. Çünkü hesap, "öbür tarafta"dır ve öbür taraf unutulmuştur.

Zenginlik hırsı da aynı yanılgının ürünüdür. Servet biriktirip, "daha fazla" diye çırpınan insan, aslında bir tabutluk bez parçasına sığacak bedeni için ömür tüketiyor. Hz. Ali'nin şu sözü tam burada yankılanır: "İnsanlar uyuyor, ölünce uyanıyorlar." Uyanış genellikle çok geç oluyor.

Ahireti unutmak sadece bireysel bir yanılgı değil, medeniyet krizidir. Çevre katliamı yapıyoruz çünkü torunlarımızdan çok çeyrek sonuçlarını düşünüyoruz. Savaşlar çıkarıyoruz çünkü öldürdüğümüz insanların ahiretteki çığlıklarını duymuyoruz. Zulmediyoruz çünkü mazlumun "Yarın hesap sorulacak" haykırışını içselleştirememişiz.

Peki çözüm Çözüm, ölümü hatırlamaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Lezzetleri kökünden kesen ölümü çokça hatırlayın" (Tirmizî, Zühd, 4) buyuruyor. Ölümü hatırlayan insan, hırsının dizginini eline alır.

Harama el uzatamaz, çünkü "Ya Rabbi, bunu nasıl açıklayacağım" sorusu yakasını bırakmaz. Ölümü hatırlayan toplum ise adaleti ayakta tutar; çünkü herkes bilir ki, hiçbir makam, hiçbir para, hiçbir güç o gün işe yaramayacak.

Ahiret inancı, insana hem müthiş bir özgürlük hem müthiş bir sorumluluk verir. Özgürlük şudur: Dünya zalimlerinin verdiği rütbeler, alkışlar, servetler seni esir alamaz artık. Sorumluluk şudur: Her nefes, her kuruş, her kelime kaydediliyor. Bugün bir an durup soralım kendimize: Son 24 saatte kaç kere ölümü ve ahireti düşündük

Yarın ölecek olsak, şu an yaptığımız işten utanır mıydık Eğer cevap "evet"se, hâlâ vakit var demektir. Çünkü insanlığın en büyük yanılgısı ahireti unutmaksa, en büyük kurtuluşu da onu hatırlamaktır.

Bu nedenle hatırlayanlardan olalım. Unutanlardan değil.

Ahiret inancının günlük hayata etkisi o kadar derindir ki, insan bunu fark ettiği anda hayatının her anı değişmeye başlar. Aşağıda, gerçek hayattan somut örneklerle, önemli günlük etkisini sıralıyorum: Sabah namazını kaçırmazsın "Ya bugün son günümse ve hesabım namazsız başlarsa" düşüncesi, yorganı tepip kalkmana yetiyor. Saat 5'te alarm çaldığında "biraz daha uyuyayım" deme lüksün kalmıyor.

Yalan söyleyemezsin (kolay kolay) işte, "Küçük yalan" diye bir şey kalmaz. Çünkü dilinin ucuna gelen her kelimeye