Bediüzzaman'ın günümüz siyasetinin usulünü hatırlatan ibaresini biliyorsunuz: Lisanı-ı siyasette, lafız (bazen) mananın zıddıdır.
Bir siyasî parti temsilcisi bu zamanda beyanda bulunuyorsa, beyanının zıddına bakınız demek istiyor. Maalesef 12 Eylül Partileri ANAP ile AKP'nin kırk küsur senelik icraatlarını tahlil ettiğinizde, bu hakikat ile karşılaşıyorsunuz. 2025'in baharıyla birlikte seslendirilen "Terörsüz Türkiye" sloganının kaos içindeki insanımıza hoşgeleceğini, propaganda üretimcileri biliyorlardı...
Amerika'daki iktidar değişiminin, dünya siyasetini yönlendiren küresel dinsizlik cereyanları üzerinde büyük etkisi oldu. ABD'nin örtülü fonlarından (UDAİD gibi) global savaş çetelerine pay çıkmamaya başladı. İngiltere merkezli Neoliberaller mecburen gerilemeye başlayınca, Marksist sosyalistlerin güdümündeki "Avrupa Yeşilleri" geri çekildiler. Neoliberal sermayenin kontrolündeki ligt, iklim üzerinden planlanan değişim, elektrikli araba, bitcoin, beslenme devrimi, Suudi başta olmak üzere Arap ülkelerinin Londra'ya mahkûmiyetleri ve planlanan sosyal devrimler bilmecburiye geri kaldılar...
ABD'nin yeni İktidarı hem eyaletleri, hem Neoconların emrindeki Pentagon'u, hem NATO'yu, hem de küresel savaş çetesini bir nebze dizginledi. Kanaatimize göre Türkiye'deki 12 Eylülcüler hem iktidarlarını devam ettirmek, hem de bu gerilemelerden istifade için harekete geçtiler: Terörsüz Türkiye... Bir taraftan ABD'deki değişimden istifadeye çalışıyorlar, diğer yandan kırk küsur senelik operasyon sahasını temizleyerek suç aletlerini ve cinayet mahallini temizlemek istiyorlar. Bu bizim fikrimiz... Zira hem ANAP, hem de AKP, tüm iktidarlarında beyanlarının zıddıyla amel ettiler.
AKP ile MHP'nin seslendirdikleri Terörsüz Türkiye ile hangi mananın kastedildiğini maalesef öğrenemedik. Üstüne üstlük komisyonlardaki istişarelere on yıllık yayın yasağı getirilince de endişeleniyoruz: Yapacaklarımızdan kimse bizi sorgulayamasın, endişesi... Millî egemenlik ve millî iradeye zıt bu tavrı halkımız kabul etmeyecektir. Fakat tüm partilerin bu projede yer almalarını da önemli buluyoruz. Türk halkının şahs-ı manevisini temsil edecek bir kararın da –inşaallah- vatana, millete ve dine zararlı olmayacağını ümit ediyoruz. AKP başkanlık sistemine geçtiğinden beri, ilk olarak bütün partiler iktidarın teşkil ettiği komisyona temsilci veriyorlar. Demokrasi adına güzel gelişmedir.
Bu projenin seslendirilmeyen handikabını yazmaktan çekinenlere¸ Cumhur İttifakının bir sene önceki Marksist Kürt partisi ve terör örgütüne gösterdiği yaklaşımı ve getirdiği tanımları hatırlatmak istiyoruz. Bırakın müsbet konuşmayı; isimleri geçen yazılar hakkında tahkikat açan hükümet, hem partiye, hem de terör örgütü elebaşlarına, barış sürecinde demetlerle çiçek takdim ediyor. Düşmanlıklar ebedî değildir. Aksi halde terörsüz Türkiye'den bahsetmek gülünç olur. Düne kadar örgütle masaya oturmam diyenlerin örgütün elebaşına heyetler göndermesi, tavırlarımızdaki müsbet değişimi gösteriyor.