Küresel ihtilâlin annesi... veya "Kara Eylül..."

Yakın tarihimizi bilmeyenlere, yazımızın başlığı manasız gelecektir. Hakikat ise bambaşka…

Hadisenin vahametini, dehşetini ve doğurduğu esaretimizi bilmeyen dostlarımız, beni 12 Eylül'e takılıp kalmakla ittiham ediyorlar... Eyvallah... Kara Eylül'ün öncesini, kanlı ihtilâli ve sürecini bizimle yaşayamayanlara, bu hakikati ulaştıramamanın vebalini taşıyoruz. Küresel irtibatlarını, bulunduğumuz coğrafyayla ilişkisini ve mahallî alâkalarıyla bu cihanşümul felâketi anlatamadığımızdan olacak ki, ümitsizlik avam-ı mü'minînin manevî dünyasını çoraklaştırıyor.

Bediüzzaman Hazretleri iki büyük dinsizlik cereyanının, mana ve hakikat âlemindeki mukayesesini yaparken; Hak dine ve peygambere ihanet etmiş Kemalizm'in komünizmden daha çok insanlığa zarar verdiğini tevriye ile anlatır. 12 Eylül İhtilâli'yle Kemalizm iki koldan insanlığa hücum etmişti... Kemalizm, geniş dairedeki global dinsizlik projesinin İslâm âlemindeki temsilciliğini münâfıklığının başarısıyla gizlemiş ve tezgâhladığı anarşiyi kullanarak Kemalizm kimliğiyle 12 Eylül 1980'de TSK'yı pis emellerine alet etmişti. İhtilâli takip eden süreçteki Kemalist cuntanın içerideki ve dışarıdaki icraatlarını dikkatlice inceleyenler, bu paşaların Türkiye'ye değil Bolşevik emellerine hizmet ettiklerine şahit olacaklardı.

oğu ihaneti, musibetzedeler sonradan fark ederler. Kaderin bir cilvesi ve imtihanımızın bir rengi olsa gerek... O zamanlar kimsecikler "liberal ekonomi" şemsiyesi altında Londra'da toplanan eşkıyaları tanımıyordu. Onlar, Dünya Bankası'nda, hedefledikleri coğrafyalar için eleman devşirdiler (Özal, Derviş gibi). Ege'de Yunan ve NATO'da Fransa'ya karşı Türkiye'nin elindeki kozları heba ettiren paşalar, İttihad-ı İslam'a karşı, Marksist terör için "ekiç Güç" ile Neoconların emrindeki askerleri güneydoğumuza yerleştireceklerdi. Yani 11 Eylül 2001'de İkiz Kuleler'in patlatılmasıyla başlayacak global ihtilâlleri için Ortadoğu'da hazırlık yapmışlardı.

Bizde Kara Eylül gerçekleşmeseydi, 11 Eylül'ün şartları olgunlaşmayacağından, Neoconcular Erdoğan-Berlusconi eşbaşkanlığında BOP'u sahneye çıkaramayacaklardı. İran-Irak Savaşı, Kuveyt'in işgali, Körfez Savaşları, Srebrenitsa soykırımı ve Afganistan tiyatroları, hep 12 Eylül sürecinin zehirli meyveleri olduğunu, her zaman ispat edebiliriz.

Kara Eylül öncesinde milletimiz "demokrasi!" diye bağırınca, Bolşevik kuklası cuntabaşısı, Demirel hükümetine ihtar mektubu göndermişti... "Sakın ha, çoğunluğa güvenerek demokrasiye yönelmeyesin ve anayasayı değiştirme hatasına düşmeyesin!" demişti. Bu hakikati, cuntanın sekreteri Saltık da: "İhtilâl yapmasaydık; Demirel tek başına gelip anayasayı değiştirecekti." diyecekti...

12 Eylül'ü gerçekleştiren iki dinsizlik cereyanının önde gelen şahıslarına baktığınızda da, münafıklığa bürünmüş ve cismen küçük görünen Kemalizm'in, çekirdek olarak, Rusya'yı perişan eden Bolşevizm'den daha etkili olduğunu adeta görüyorsunuz.