İsrail-İran savaşında bilemediklerimiz
Başlığımızın belki, "bilemediklerimiz" değil de, "atladıklarımız" şeklinde olması gerekiyordu. Bilseydik elbette nazara alırdık. Fakat çok önemli temel paradigmalar... Meydana gelen hadiselerde söz konusu kaideler esas alınmadığında, olayları doğru okumada sıkıntılarımız çıkıyor. Dikkat edemediğimiz bu esasları ikiye ayıralım: Biri, teoriden gelen esaslar; diğeri hadiselere tesir eden sair olaylar ve şahısların mahiyetleri Bu ikincisine genellikle sonradan muttali oluruz.
Genellikle haricî daireleri alâkadar eden dış siyasetteki hadiseleri bu köşede değerlendirirken, imkânlarımız nisbetinde tahlillerimizi Risale-i Nur'a göre yapmaya çalıştığımızı, okuyucularımız biliyorlar. Merhum Serdengeçti'nin de ifade ettiği gibi, İstibdat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini dolu dolu yaşamış Bediüzzaman'ın eserlerinde, hadiselerin ekserisini doğru yorumlayabileceğimiz kıstasların zenginliğini okuyucularımız bildiklerinden; tahlil ve değerlendirmelerini bu açıdan yaparlar. Ki bize de yardım ediyorlar, yorumlarıyla...
Bediüzzaman'ın da dediği gibi; devletler ve milletler savaşının, insanî sınıflar savaşlarına dönüştüğünü,
Siyasette lâfız ile mana birbirlerine zıt olduğu hakikatini,
Yine Bediüzzaman'ın; klasik Avrupa telâkkisini değiştirerek, bu tarihî düşmana; "Birinci Avrupa" ile "İkinci Avrupa" diye bir ayrım getirdiğini,
Avrupa felsefesini de; "Kur'ân'a tâbi" ve "Kur'ân ile çatışma halinde" şeklinde ayırdığını,
"Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak ..." müjdesini,
Birinci Dünya Savaşı'yla başladığını düşündüğümüz "ahirzaman"ın tarihî akışını,
İnsaniyeti ve İslâmiyet'i yok etmek isteyen dinsizlik cereyanlarının küreselleştiğini,
Hürriyetlerin ve demokrasilerin "millî kimlikleri" daha çok öne çıkardığını...
Ve Nurlardaki daha onlarca düsturlarla oluşturduğumuz çerçevede, siyasî-içtimaî hadiseleri değerlendirmeye çalışıyoruz.
Bazen fıtraten müsait olmadıklarından, bazen halet-i ruhiyelerine ters geldiğinden, bazen bu mevzudaki hakikatleri zamanında değerlendiremediklerinden ve bazen de zamanın rüzgârıyla yanlışça takıldığı farklı siyasî düşüncelerin baskısından dolayı değerlendirmelerimize itiraz edenleri hoş karşılıyoruz.
Fakat Avrupa üflüyor, biz oynuyoruz.
Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıtayız.
Elimizde bütün dünyayı sulha götürecek hakikatler var.
Bediüzzaman'ın, globalleşen dünyada küresel dinsizliğe karşı paktlarla mücadele edilmesi gerektiği düşüncesinin hakikatiyle birlikte; hariçteki hadiseleri insaniyet, İslâmiyet, vatanımız ve milletimiz açısından, birilerinin farz-ı kifâye nev'inden takip etmesi zaruretini de nazarda tutarak, bu tarz yazıları okumanın önemini biliyoruz.
Yukarıda teorik olarak sıraladıklarımızdan sonra, günümüzdeki cereyanları ve kuvvetleri değerlendirmek durumundayız. Birileri bize Amerika'dan, İsrail'den, Rusya'dan, İran'dan ve hatta AB'den bahsettiğinde; mecburen oralardaki çatışmaların hakikî taraflarını ve mahiyetlerini soruyoruz. Bir kişi, klasik manada bir Amerika, Avrupa, Rusya, Siyonizm ve Çin düşmanlığındantaraftarlığından bahsediyorsa, en hayırlısının onunla sohbeti kesmek olduğunu düşünüyoruz. Fikirlerinin temelleri yanlış olduğundan, sohbetin devamında faydalı bir hakikate ulaşamayız.