Fransa'nın çöküşü

Fransa çöküşünün kapısını Sarkozy aralamıştı

Mazlumların ve hakperestlerin "doğruların ortaya çıkışındaki" sevinçlerine mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Hakikatin er-geç ayan olacağı söylenir. Fakat ömrümüz, burada şahit olmaya yetmiyor. Belki de bunun için Kur'an, gerçeklerin ahirette herkesçe bilinecek şekilde gösterilmesine tahşidat yapar.

Fransa'nın, İkiz Kulelerin yıkılışını taakip eden zamanlarda ortaya çıkan hadiselerdeki rolünü ve Arap Baharında, AB'ye rağmen sebep olduğu icraatları bilmeden de, Afrika'da zillet sürecine mahkum Paris'i anlamamız kolay olmayacaktır. La Farge şirketi perdesi altında İŞİD'in inşaasındaki rolü, semavi dinlere düşman ve bazı çevrelerce filozof olarak lanse edilen şarlatan Henry Levy'nin bu coğrafyadaki misyonu, Paris'in neoconlara Suriye'deki diğer yardımları önemli noktalardı. AB'nin Suriye politikasına bilmecburiye tabi olan Fransa'da patlayan bombalar ve yapılan katliamlar da bu karelere dâhildirler. Yazımızın çerçevesi, bu zaman zarfındaki hadiseleri ana başlıklarıyla da olsa ifadeye müsaade etmiyor. Biz yalnızca çerçeveye işaret edecek birkaç cümle ve birkaç isimle yetineceğiz.

ABD başkanı Obama zamanında, Yeni Muhafazakârlara yakın Senatörler John McCain (Arizona Cumhuriyetçisi), Joe Lieberman (Connecticut'tan Bağımsız) ve John Kerry (Massachusetts; demokrat) Libya'daki hunharca değişime başkanı ikna edince, Afrika'yı demokrasi içinde olmasa da- bir arada tutan Kaddafi'yi işkence ile bitirme hadiseleri yaşanmıştı. Fransa'nın kontrolündeki Sahel ülkeleri (Niger, Mali, Burkina Faso gibi) nisbeten sükunet içinde yaşıyorlardı. NATO'nun genel sekreteri ve daha sonra Goldman Sachs çalışanı olan Rasmussen ile zamanın Fransa başkanı Nikolai Sarkozy'nin oldu-bittileriyle NATO, yalnızca bir diktatörü öldürmemişti, onlarca yıl sürecek iç savaşların da pimini çekmişti. Elbette tetiği çekenlerin Yeni Muhafazakârlar ve özellikle Sarkozy ile Rasmussen olduğunu nazardan kaçırırsak, Marksizmin her çeşidiyle mücadele maksadına matuf NATO'yu, suçlamış oluruz.

Meselenin demokrasi veya Kaddafi olmadığını, buradan baktığımızda daha iyi görüyoruz. Mahiyeti halâ yazılmayan Bokoharam'ın Saheldeki katliamları, Fransa'nın Amerika'nın yardımıyla bu coğrafyada başlattıkları operasyonlar ve katledilen binlerce masumun failleri gibi hususları, dünkü emperyalist Fransa'nın karesinde aramadığımızda, bu ülkenin AB'yi arkasına alarak NİGER'i cezalandırma hedefini de anlayamayız. ABD ve AB'nin bu coğrafyayı en az İngilizler kadar sömürdükleri bir vakıa. Gel gör ki, devreye Yeni Muhafazakârlar girince, klassik üslubun yerini hunharca operasyonlar alıyor. Ruanda'daki milyonların ölümünden sorumlu Fransa'nın, AB gözetiminde dünkü emperyalizmini yaşamasına müsaade edilmeyince, 1970 lerde göstermelik olarak kurdukları ECOWAS'ı devreye sokmak istiyor, zavallı Fransa... Yani; Afrika'nın mazlum ve fakir çocuklarının birbirilerinin boyunlarını vurmalarını istiyor, BATI AFRİKA birliğinden... ABD'nin burada, yüz milyon dolarlık yatırım ile kurduğu İHA üssünün sebebi, Fransa'nın AB'yi ayaklandırma çabası ve Libya'daki HAFTER merkezi BİNGAZİ'nin sabotajlarla cezalandırılması, elbette çok önemli şeyler için olacaktı.