Filistin meselesinde zihinler çatallaşıyor

Alem-i İslâmın kalbinde farklı bir yeri olan Filistin meselesini konuşmaya çok dikkat gerekiyor.

Yanlış anlaşılmalar, incitme kaygıları ve düşmanın nifakla saldırması, hadiseleri doğru anlamamızı zorlaştırıyor. Sermayenin DAVOS üzerinden AB'ye musallat olduğu şu çeyrek asırda, Filistin'in haklı davasına destek veren Avrupa'daki seslerin giderek azalması, çoğu Müslümanlarda Avrupa karşıtlığı damarını tahrik ettiğini üzüntü ile görüyoruz. Bunu; Hamas'ın gerçekleştirdiği saldırının akabindeki hadiselerde de gördük. Berlin ve Paris'in İsrail karşıtı gösterilere müsaade etmemesi, yukardaki tezimizi kuvvetlendiriyor. Daha önce; yaptıkları zulümlerden dolayı İsrail mallarına boykot eden AB'nin, KLAUS SCHWAB'ın kızı URSULA'nın tahrikleriyle topyekûn İsrail'in yanında durması, yirmi sene önceki AB'nin bu hale geliş serüvenini açıkça ifade ediyor.

Global Marksist hegemonyacıların bir türlü başaramadıkları BOP'u, şu son hadise ile irtibatlı tahlile ne dersiniz... Netanyahu'nun yeşile boyadığı dost Arap ülkelerinin rengini kızıla çeviren bu hadisenin, ne Müslümanlarca ve ne de barışa taraftar Hristiyanlarca kabul görmediğini; İspanya ve İrlanda parlamentolarından yükselen seslerden de duyduk. Yalnız hâkim medyanın, İsrail'i mağdur olarak servis etmesinin akabindeki bazı önemli siyasi açıklamaları burada dikkate almak istemiyoruz. Arapların bombalar ve füzelerle Tel-Aviv'i yok etmesine İslâm ülkeleri de itiraz etmezler mi Hem global hakim medyanın olayı çekmeye çalıştığı zehirli noktalar, hem HAMAS'ın ileri teknoloji ile korunan İsrail sınırlarını rahatlıkla geçmesi ve hem de Netanyahu'nun Ortadoğu ile alakalı beyanatları; (1) bu son olayın bölge ve dünya barışı için bir tuzak olduğu hissini de veriyor.

Sivil Marksist Sosyalistlerin Troçkicilerle birlikte, son yirmi beş sene zarfında sebep oldukları savaşların doğru bir istatistiği yapılsaydı; hemen hepsinde aynı mihrakların fitili ateşlediklerini görecektik. Çeçenya'dan Ukrayna'ya kadar... Mogadişu'dan San'a ve Mali'ye kadar... Ve bu günlerde Kosova ile Sırbistan için hazırlanan tezgâhlara kadar... Silâh üreten şirketler, terör örgütleri, DAVOS'un hükümetlerin demokratik kabinelerine yerleştirdiği tetikçi vekil ve bakanlar...

Bize göre global hegemonyacı Marksistler, milli devletlerin uyanışıyla hayli sıkıntıya girdiler. Ukrayna'dan desteklerini çeken devletlerin sayısı arttıkça, gıdaları olan çatışmalardan mahrum kalacaklarını düşünüyorlar. Filistin meselesine müdahil olabileceklerin sayısının çok olduğunu düşünüyorlardı. Hatta Hristiyan Avrupa ile dinsiz Avrupa'yı da bu tezgâh ile karşı karşıya getirebileceklerini hesaplamışlardı. Fakat Allah'a inanmadıklarından, O'nun hesabını hiç düşünemediler. Suriye'de bize Rus uçağını düşürttüklerinde, hükümetimizin bir cihetiyle Rusya'ya da tutsak olacağını hesaplamamışlardı. Burada da yanlış hesaplar dönüyor. Dindar ve İnsaniyetperverler Yahudilerin itirazları ve hükümeti protestoları da bunu gösteriyor. İnkişaf eden insaniyet, geleneksel düşmanlıkların üzerine çıkacak ümidindeyiz. İsrail'i tehlikeye sokarak Büyük Orta Doğu projesini devam ettirmek isteyenler; Suriye'nin, Irak'ın ve hatta İsrail ile dostluğu normal gören Suudi gibi Filistin paktındaki ülkelerin, sağlam yere dayandıklarını göreceklerdir. Bu arada şu tespiti de yapmalıyız. Bu hadise Yahudiler arasındaki ayrışmayı da hızlandıracaktır. Mal hırsı veya başka saiklerle global hegemonyacılarla hareket eden Musevilerin açığa çıkışını, sömürülen halklar daha yakından göreceklerdir.