Emperyalist Fransa, Avrupa Birliği'ne direniyor mu

İsimler çok önemli olmamalı. "Emperyalist Fransa" kelimesiyle ifade etmeye çalıştığımız manayı; "İkinci Avrupa", "İkinci Fransa", "AB Karşıtı Fransa" veya "Dünya Barışına Düşman Fransa" gibi ifadelerle de sağlayabiliriz.

Sarkozy çizgisindeki günümüz Fransa siyasetçilerinin barıştan asla hazzetmediklerini Ukrayna'da gördük. Daha önce Libya'yı oldu-bittiye getiren bu tahripkâr anlayışın, maalesef günümüz politikalarında devam ettiğini müşahede ediyoruz. Katili olduğu Muammer Kaddafi'den önemli miktarda para alan ve daha sonra Fransız mahkemelerince sahtekârlıkdolandırıcılıktan mahkum olan Sarkozy'nin, AB'den ayrılarak bir "AKDENİZ BİRLİĞİ" kurmayı hayal ettiğini hatırlarsınız. Düşüncesinin hayal olduğunu biliyordu, fakat AB'yi dağıtmak veya zayıflatmak için büyük çalışmalar yapmıştı. Ve çok ilginçtir ki, dünya ekonomik krizlerinde önemli rol oynamış Christine Lagarde'yi Avrupa Merkez Bankasına getiren de Sarkozy-Macron ikilisidir. Hem rakip gördüğü Almanya'yı zayıflatmak, hem de AB'yi iktisaden çökertmek isteyenlerin tercihi olan eski IMF başkanı, Frankfurt'taki vazifesine sessizce devam ediyor.

Size garip gelebilir, fakat İkinci Avrupa ile hareket eden Fransa'nın AB ile yıllardır gizli bir savaş içinde olduğu hakikatini yabana atamayız. 1980'li yıllarda perdeli giden bu mücadele, 2000'li yıllarda iyice belirginleşmişti. Sarkozy'nin Akdeniz Birliği fikrine bedel Macron, gizlice Brexit'i izlemek istedi. Gel gör ki, bu iki devletin şartları çok farklıydı. İngiltere'nin küreselcilerle birlikteliği ve hâlâ Birleşik Krallıkla yürüyen devletler, Büyük Britanya'nın çöküşünü yavaşlatıyor. Fransa'nın ise, ancak AB dinamiklerine tutunarak ayakta kaldığını, sıkıntılı ve krizli günlerinde görüyoruz. Ülkenin, AB olmadan bugünkü refahını devam ettirmesi mümkün değil.

"İkinci Avrupa"lıların farkında olmadıkları bir hakikat daha var: AB'nin kuruluş çekirdeğindeki Fransa ağırlığı, demokrasi ve medeniyet düşmanlarını tedirgin ediyor. Büyük Fransız iktisatçıları ve hukukçuları olan Jean Monnet ile Robert Schuman, halklarını temsilen Avrupa Birliği'nin temellerini atmışlardı. Yani Fransız halkının AB'ye olan itikadi ve duygusal bağları da, AB karşıtlarının ellerini bağlıyor.

Emperyalist Fransa, Afrika'daki sömürgelerinin kaybolmasını da AB'ye fatura ediyor. Birliğin temel paradigmalarına, şu hürriyet asrında açıkça ihanetin; Fransız idareciler için mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Dessaslıkta ve insanlığa ihanette bazı İngiliz idarecilerine yetişemeyen Fransa yöneticileri; Londra gibi, sömürge olarak terk ettikleri ülkeyi ateşe de veremiyor. Zira, AB müktesabatı ve anayasası buna müsaade etmiyor. İşte NİJER'de içine düştüğü durum gibi... İngiltere'nin YEMEN'e yaptığı ihaneti, Avrupa Birliği'nin denetimi altındaki Fransa yapabilir mi

Fransa hükümetindeki, global barış ve demokrasi karşıtı siyasetçilerin yerinde; demokrasiye, barışa ve insani değerlere inanmış Jacques Chirac çizgisinde idareciler olsaydı, Afrika'daki durum Paris'in lehine dönebilirdi. Eski sömürgeleriyle ortaklık yaparak, ileri teknoloji ile üretimi o eski kolonilerine taşıyarak; hem dünyada ve hem de AB içinde büyük ekonomik faydalara ulaşabilir. Bu ülkelerde konuşulmakta olan dilin, Fransa'da yetişmiş Afrikalı elemanların ve coğrafyaya olan hâkimiyetlerinin avantajlarını kullanacak AB üyesi Fransa ile, söz konusu ülkelerde kim rekabet edebilir ki...