Demokrasi İttifakına karşı çıkanlara...

Demokrasi veya hürriyetler bahsinin, zamanımızın telâkkisine en uygun izahını, Risale-i Nurlardan okuduğumuzu söylemiştik.

Said Nursî bu meselede çok yeni paradigmalar belirliyor. Onlardan habersizce demokrasi meselesine girenlerdeki ifrat ve tefritin getirdiği savrulmaları hep görerek geçti, ömrümüz.

Siyasal İslâmcıların Türkiye solu veya CHP'siyle yaptığı ortaklıkları görmemezlikten gelerek ihtilâl belâlarından kurtulmak isteyenlere; daha çok solda yer alan bu partinin demokrasi öncesindeki zulüm ve hatalarını göstererek engel olanlara merhum Erbakan'ın meşhur koalisyonunu hatırlatırken; anarşizm ve tedhişçiliğiyle tutuklananların siyasal İslâmcıların yardımıyla affedilerek 12 Eylül 1980'e zemin hazırlandığını da söylememiz gerekiyor.

Demokratları katlederek demokrasi taraftarlarına korku verilmeye çalışıldığı müstebitlerin ihtilâlleri tahlil edilirken; demokrasi kahramanı Süleyman Demirel'in üslubunun ilim adamlarınca araştırılarak analiz edilmesi, günümüze ışık tutacaktır. Muhtıracıların hükümetleri, Faruk Gürler'in cumhurbaşkanlığının önlenmesi ve meclisi basan subaylara rağmen açık tutulması, demokrasi tarihimizin önemli dönemeçleridir.

12 Eylül öncesinde; küçük menfaatler karşılığında müstebitlerle işbirliğine giden siyasal İslâmcılarla Türkçülerin ihtilâle katkıları ve Turgut Özal'ın müsteşarlığının Demirel'e kabul ettirilmesi hikâyelerini, çok az demokrat bilmektedir.

Ve 12 Eylül sürecindeki Anayasa tiyatroları ile devleti iktidar ve muhalefetiyle yönetmiş siyasetçilere, Özal'ın yardımıyla getirilen siyasî yasaklara karşı; Ecevit-Demirel dayanışmaları da önemli hadiselerdir. 1987'ye geldiğinizde de; Halk Partililerle demokratların demokrasi için ittifak kurarak siyasî zafere ulaştıklarına şahit oluyorsunuz. Sıraladığımız tarihî anekdotlar, demokrasinin belli bir parti, zümre, ırk, inanç ve menfaat topluluğunun tekelinde olmadığını; insanca yaşamak isteyen herkesin ortak meselesi olduğunu isbat etmiş olmalı...

Demokrasinin büyük bedeller istediğini söyleyen Said Nursî, hazır olmamızı tavsiye ediyor. Demokrasi, müstebit hürriyet hırsızlarına karşı takip edilen büyük bir davadır. Türkiye'mizde demokrasi muhalifi Marksist Kemalistler; bu davayı şahıslara münhasır propaganda ederler. Hedefe koydukları şahısların ifnasıyla davanın biteceğini varsayarlar. Hakikatte ise; büyük davaların fani şahıslara bina edilmediğini biliriz. ABD ve Rusya gibi küresel Marksizm'e karşı mücadele veren ülkelerde perde arkasını tedkik ettiğinizde; Trump ve Putin gibi liderlerin birer figür olduklarını; onların arkasında saf tutmuş yüzlerce başka insanların da hazırkıt'a beklediklerini öğrenirsiniz. Türkiye halkından bu şuurun kaybolması veya gelişmemesi için milyarlarca dolarları ANAP ile AKP hükümetlerine ve hatta binlerce STK'ya aktaran Küresel sosyal Marksistlerin en büyük korkularının millî ittifaklar olduğunu; Altılı Masa döneminde de görmüştük. Özel/İmamoğlu ekibinin mücadelelerinin iktidar ile değil, kendi içlerindeki demokrasi taraftarlarıyla yapıldığını, bir-iki inceleme ile anlayabiliyorsunuz.