Akp'nin Anap'tan farkını biliyor musunuz

Bu iki müdahale sonrası partilerin farklarını ortaya çıkarmak kolay değil

Bir proje içinde ikiz siyasi yapı diyenler, galiba haklı... Kuruluş safhalarındaki görüşmeler, AKP'de azıcık sulandırılmış kemalizm, mukaddesatın siyasi vitrine konulması, bazı dini cemaatlere verilen rüşvetler ve nihayet dini cemaatlerin ayrıştırılarak baskılanmaları gibi benzer onlarca icraat...

AKP'nin 12 Eylül mahsulü olduğunu, dörtlü kurucuların Kenan Paşa'nın önemli bulduğu eski Diyanet Başkanı'nı, müsaade için Marmaris'e göndermesinden de anlayabiliriz. 12 Eylül ihtilâlinin başının, yenilikçilere vermek üzere Tayyar Hoca'nın eline tutuşturduğu emirnameyi, o zamanın arşivlerinden bulabilirsiniz. Her şey emir komuta zincirindeydi. Yenilikçi Kurmaylar, Özal gibi Amerika'ya taşınmamışlardı, lakin oradaki neoliberal teorisyenler İstanbul ve Ankara'da, her düzeydeki sivil-toplum ile istişareler yaptığını, dünkü Tayyipçiler itiraf ediyorlar.

12 Eylül'ün militan Kemalistleri, bilerek balans ayarını "sert çekmişlerdi". Zira arkasında Refah'ın kapatılarak, kadrolarının içinde, Neoliberallerin anlaştıkları "YENİLİKÇİLER"e psikolojik zemin hazırlanacaktı. Azıcık şiddet ile efkâr-ı amme, 28 Şubat'ı farklı bir müdahale zannedecekti. Gerçi ihtilal yamakları bu müdahalenin de faturasını demokratlara çıkaracaklardı. Bu da Neoliberal medyanın bir başka başarısın sayılırdı.

Bu iki siyasi hareketin özü "NİFAK"tı. Bir doğru ile milleti iğfal edip, ardından on yanlışı yutturmak gibi... ANAP döneminde, bu sivil devrimcilerin cunta yardımıyla Müslümanların aralarına attıkları fitneyi, en açık biçimde merhum KUTLULAR yazdı, hatıratında... Çileyi; zindan, tehdit ve şantajla daha onlarca cemaat mensubu yaşamıştı. Cemaatleri zayıflatarak devre dışı bırakma işine, proje sahipleri bizatihi dahil oldular. 290 vatan evlâdı şehid olurken AKP; bu bize ALLAH'ın bir lütfudur, diyordu. Ve o günden sonra ne sivil-toplum ve ne de dini cemaatler hürriyetlerine sahip çıkamadılar.

12 Eylül ihtilâlin renginin "kızıl" olduğunu gizleyen ANAP ile AKP hareketlerinin kırk küsür yıllık icraatları, ilmi olarak tahsil edilseydi, Marksizm'in Türk Milletine giydirdiği gömleği erken görecektik. Bu hakikati hem içerdeki ve hem de dışardaki icraatlarından görebiliyoruz. Komünizm kimliğiyle bir devrim gerçekleştirilseydi, Marksistler bu kadar tahribe muvaffak olurlar mıydı Yani Somali'ye NATO subayı Çevik Bir yerine bir İngiliz subayı gönderilseydi, İslâm Âleminin reaksiyonu başka olmaz mıydı Veya Irak'ı parçalamak üzere Kürt ağırlıklı bölgeye "ÇEKİÇ GÜCÜ" Özal değil de, Thatcher isteseydi... Veya Güneydoğu'yu Neoconlara açmak üzere 1 Mart Tezkeresini Bülent Ecevit meclise getirseydi... Daha onlarca cinayetin tetikçiliğini bu iki siyasi harekete yaptıranlar ne ABD idi ve ne de Avrupa... Bediüzzaman'ın bazı yerlerde İkinci Avrupa, bazı yerlerde Birinci Dinsizlik cereyanı ve bazı yerlerde ise bizatihi Komünizm dediği devletler üstü hareketten başka bir şey değildi.