AKP ve Neoliberal politikalar

AKP idarecileri, Neoliberal politikaların tatbikçileri olduklarını biliyorlar mı

Hemen "hayır" dememiz yeterli mi "Türkiye hükümetinin üyeleri hangi politikaları takip edeceğini bilmez mi" sorusuna da cevap vermemiz gerekiyor.

Medyadan; çoğu milletvekilinin, kanunların mahiyeti ve hikmetinden habersiz olduklarını okuyoruz. Yalnızca İstanbul Sözleşmesi değil, bir müddet önce Meclis'ten geçirilen İklim Kanunu gibi... Kanunların mahiyetini bilmemeleri, bugünün meselesi değil. AKP vekilleri ABD askerinin güneydoğumuza konuşlanmasının önünü açan 31 Mart tezkeresini de bilmeden imzalamışlardı. Vekillerin bilmeden kanunlara parmak kaldırmaları, 12 Eylül İhtilâli'nin bekçiliğini üstlenen AKP için gayet normaldir. Demokrasi ile alâkası olmayan bir yapıyı (partiyi), önceki millî hükümetler gibi halk problemlerinin çözümlerinin takipçisi zannetmek, peşinen hatadır.

AKP vekillerine ve danışmanlarına; Neoliberalizmin dayandığı felsefî fikirleri ve son altmış sene içindeki icraatlarını anlatmaya kalkıştığınızda, işiteceğiniz cevabı tahmin edebiliyorsunuz: "Bunlar komplo teorileridir..." Onların cevaplarını da anlayabiliyoruz, zira okumamışlar ve araştırmamışlar. Tecrübelerimize ve kanaatlerimize dayanarak diyoruz ki, Bediüzzaman Said Nursî'den, Sosyal Marksizm karşıtı Avrupalı düşünürlerden veya bazı enternasyonalci feylesoflardan başka, Neoliberalizmin mahiyetini bilen fikir erbabı çok azdır.

Bediüzzaman'ın; Peygamberimizin (asm) âhirzamanla alâkalı bazı hadislerini tefsirinde değindiği "dinsizlik cereyanları" meselesindeki açıklamalar, akla kapı açacak niteliktedir. Bu tahribatçı global cereyanların; dünya hegemonyasını sağlama projeleri, özellikleri, kahramanları ve misallendirilmeleri önemlidir. Zamanımızda cemaat ve komite şekline bürünmüş söz konusu cereyanların, fikirleri ve icraatları cihetiyle eski zamanlardaki Nemrutlara ve Firavunlara benzetilmesi ilginçtir.

"İkinci cereyan ise: Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne, gittikçe Âhirzaman'da felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, ulûhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir."

Marksizm'den kaynaklanan düşüncenin orijinal ismi "inkâr-ı ulûhiyet'tir. Kendisini Yaratıcı yerine koyan bu felsefenin hedefi, Hak dinlerin toplumlardaki yansımalarını gidermek ve hayatın karelerine sızarak tevhidi, yaratılışı, temel insanî değerleri, hürriyetleri ve ahlâkı; kendi alternatifleriyle geçersiz hale getirmek... Basitten mürekkebe doğru, izini belirtmeksizin, açık hedef olmaktan kaçınarak ve insaniyetin hayvanî cihetini öne çıkararak yürüyen bu felsefe, çoğu kez yaratılış kanunlarıyla savaşa tutuşur: evrecilik... Yeşil hareketleri... İklim Kanunları... Kadın hürriyetleri... Cinsiyet üzerinden fıtratla mücadele... Belki yüzlerce tarz ve yüzlerce cihetlerden...

İşte 12 Eylül İhtilâli'nin icraatları olan dejenerasyonlar, tereddiler, tahribatlar, yenilik maskesindeki menfî dönüşümler, bilişimin yenilikleriyle devreye giren gizli müdahale sistemleri, insan nüfusunun hızlıca eritilmesi, Neoconlarla ortaklaşa çıkardıkları savaşlar, millî devletlerin bitirilmesi ve daha yüzlerce devrim! Bu tahribatların tarihçelerini ve olan bitenleri ilmî olarak ortaya getirdiğinizde, ancak felâketin farkına varabiliyorsunuz.