AKP Hükümetinin Gazze'deki çaresizliği...

Hukukta, katil varis olamaz, diye bir hüküm vardır.

Bu esaslı düsturu günümüz siyasetinde; istismarcılar doğru davaları üstlenemezler, şeklinde anlamak mümkün müdür AKP hükümetinin DAVOS tiyatrosuzuyla başlayan Hamas maceralarını yeniden ve dikkatlice incelemek gerekiyor. One Minute sahnesinin hemen arkasında Gazzelilerin ellerindeki on binlerce Erdoğan posterinin nereden ve ne zaman temin edildiğini, maalesef muhalefet sözcüleri şimdiye kadar sormadılar.

Siyasetteki tedbirsiz ve zamansız nümayiş ve istismarların, bumerang etkisi yaptığını bilenler, AKP'nin Filistin ve Gazze istismarıyla nereye düştüğünü fark edeceklerdir. Hükümetin gürültülü beyanları, İsrail sövgüleri, göstermelik diplomasi mekikleri, Katar merkezli lobi çalışmaları ve nihayet on iki sene sonra; geçmişte İHVAN'ı kıyama geçiren tahrik ve sonrasındaki SİSİ tezyif-tahkirlerine çok da izzetli olmayan Kahire buluşması, Filistin ve ve bu davaya gönül vermiş Arapların dünyasındaki Recep Tayyip Erdoğan heykelinin günden güne erimesini engelleyemiyor. Hemen her gün yüzlerce Arap aydını Cumhurbaşkanımıza sitem ve bazıları öfke dolu beyanlarını medyada okuyoruz.

BOP eşbaşkanı olarak hükümet burada çaresiz kalmasaydı, elbette böyle eli-kolu bağlı durmazdı. Sokaktaki sıradan bir insanın en küçük itirazına tahammül edemeyen idarecilerimiz, hadlerini aşanları paçavraya çevirirdi. Fakat nerede... Bütün sorumluluğu hükümete yükleyenlerin tam haklı olmadıklarını söylüyoruz. İsrail'in Gazze çıkarmasının İsrail'e ait olmadığını, küresel dinsizlik cereyanı veya ihtilalci Neoconlar'ın yirmi dört sene önce YEŞİL COĞRAFYA'da tahrikini başlattığı büyük projenin küçük bir parçası olduğunu anlayamayan insanlarımız da, en az AKP kadar mesul değiller mi Yani, kendilerine bazen Yeni Muhafazakârlar, bazen Amerikan Yüzyılcıları, bazen troçkist diyen bu Yeni Bolşeviklerin İkiz Kulelerin yıkımıyla başlattıkları proje devam ediyor. Afganistan, Irak, Mısır, Libya, Kazakistan, Ukrayna ve nihayet yine Ortadoğu'ya döndüler. Müttefikleri olan İKİNCİ İSRAİL üzerinden, savaşı tüm bölgeye yaymaya çalışıyorlar. Tahriklerle İran'ı, Mısır'ı, Lübnan'ı ve hatta Yemen'i ateş çemberine dâhil etmek üzere suikastlarda, tayyarelerle katliamlarda bulunuyorlar. Bu savaşın, Yahudi İsrail'in savaşı olmadığını gizlemeye çalışan AKP medyası, burada da çok başarılı olamıyor. Hatta Yahudilerle Hristiyanları aynı kefeye koyan takdim tarzı, halktan büyük tepki topladı.

Amerika'dan ülkemize, AKP'nin kuruluş günleri öncesinde gelen bu küresel ihtilalcilerin teorisyenleriyle, çok defalar görüşmüş ve temayüz etmiş İslamcı aydınlarımızın beyanlarını zaman zaman medyada okuyoruz. Yani AKP'nin kuruluşunda görev alan bizim "yenilikçilerimiz karasaçlılarımız", ANAP'ın kuruluşunda olduğu gibi aylarca Amerika'da Neocon-Neoliberal müttefikleriyle oturup çalışmamışlar. Teknoloji, ANAP'tan miras kalan alt yapılar ve diğer bazı sebeplerden dolayı AKP'nin kuruluşunu aynı çevreler Türkiye'de gerçekleştireceklerdi. Hem yerli yapım olarak görülecekti, hem de Türk-İslam sentezi bir başka tarzda Türkiye'mize takdim edilecekti. Ve daha başarılı ve kalıcı olacaktı. Öyle de oldu. Özal'ın dört temayülünü, sermaye ile yardım eden Neoliberallerin yardımlarıyla, yirmi seneyi aşkındır, birarada tutarak götürüyorlar.