Masumiyet karinesi
Bugün bu yazıyı yazmak zor. Ama belki de tam da bugün yazılmalı. Örneği en uçtan vermek istiyorum...
CHP gençlik örgütünün, Beyoğlu'nun çeşitli yerlerine astığı pankart dikkatimi çekti:
-"Eli kanlı Yenidoğan Çetesi elebaşı Türkiye Cumhuriyeti savcısını tehdit etme cüretini siyasi bağlantılarından alıyor."
İlk bakışta pankartta yazılanlarda sorun gözükmüyor. Savcıyı tehdit eden videoyu izlemeyen kalmadı herhalde.
Bebek hassasiyeti kamuoyunun "Yenidoğan Çetesi" hakkında çoktan hüküm vermesine sebep oldu.
Sadece bu adli olay değil, benzerlerini de sık yaşamaya başladık. İster Narin Güran, ister Dilan Polat olayı olsun şu soruyu tartışmamız gerekmiyor mu:
Ülkemizde "hesap verebilirlik" konusunda hata mı yapıyoruz
Uluslararası evrensel temel hukuk kavramını hatırlatmak zorundayım: "Presumption of innocence" yani masumiyet karinesi suçsuzluk ilkesi...
Suç kesinleşmediği sürece kimse hükümlü sıfatıyla değerlendirilemez...
Suçsuzluk karinesi olmaz ise, önceden ulaşılmış peşin hüküm baskısı yargı sürecini etkiler ve usulen yapılmış muhakeme kesin yargı kararına dönüşür! İşte... En büyük hatalar da buradan çıkar; gerçeğe ulaşılmış olmaz!
Kendimden örnek vereyim:
FETÖ kumpası sonucu iki yıl Silivri Cezaevinde yattım.
İddianame 10 ay sonra çıktı. Bu süreçte hakkımda yazılmadık yalan kalmadı. (Ayrıntıları "Samizdat Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı" kitabımda yazdım.)
Önce, duruşmalarda suskun kalmayı düşündüm. Çünkü: Evrensel hukuk kurallarına göre kişinin, masum olduğunu kanıtlanmasına gerek yoktur; kişinin suçluluğunun kanıtlanamamış olması yeterlidir.
Evet, hüküm giydirmek yalnızca iddia edilen suçların kanıtlanması ile mümkün olur.
Kumpas savcılarına - hakimlerine "buyrun kanıtlayın" diyecektim! Ancak bunun geniş kamuoyunda ne etkisi olacaktı ki Masumiyet karinesi kimin umurundaydı
Hukuku bozuldular, adaleti yok ettiler. Yeni yargı kültürü inşa ettiler, vicdani kanaati yaraladılar... Buna yenik düşmemek lazım.
"Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan neşet eyler." Gerçeğe ulaşmak için fikirlerin çarpışması gerekir.
Bunun için muhakeme, birbirine denk üç makama ihtiyaç duydu: İddia makamı savcı, savunma makamı avukat ve yargılama makamı hüküm makamı hâkim...
Gerçek, bu üç makamın fikir çatışmasından çıkar.
Çıkarılan gürültü kanunların bu sesini bastırmamalı
Şunu dediğinizi duyabiliyorum: