Bunu yazmayı çok düşündüm

Gündemde ne var; ekonomik krizinin yarattığı emekli maaşı gibi geçinme sorunu...

Çoğu kişi "sol-sağ ayrımı" üzerine tartışmayı gereksiz buluyor; "bu mudur şimdi meselemiz"

Tam da budur: "Hastalığı" teşhis etmek ve bunu iyileştirecek "ilacı" aramak!

Soruna dair sebep sonuç ilişkisini ideolojiden bağımsız düşünemezsiniz. Peki, "hangi ideoloji"

Terim, Fransız aydınlanmacı Antoine D. Tracy tarafından 1796 yılında "fikirler bilimi" olarak kavramlaştırıldı: Halkın, akıl dışılığına karşı rasyonel fikir sistemi geliştirmesini sağlamak...

Sonuçta:

Kapitalizm, sosyalizm, liberalizm, faşizm gibi ideolojilerin gelip dayandığı temel; Rönesans ve reform ile başlayan aklı yüceltici "aydınlanma" süreci oldu.

Günümüze kadar devam eden bu tarihsel yolculuk; değişmez kabul edilen varsayımlardan, önyargılardan kurtulmayı ve bilgiye-bilime yönelik kabulü geliştirmeyi amaçladı.

İnsanoğlu hem düşüncesinde hem toplumsal yaşamında köklü değişimler yarattı.

İşte... Bu noktada tartışma açmak istiyorum:

İdeolojinin (liberal, sosyalist, faşist) ve rejimin adına ne derseniz deyin; aydınlanma çağı insanoğluna "cennet" getirdi mi

Ki, bu soruyu sormak bile bugün solda saldırıya uğranmasına sebep oluyor!

Sol ilerici ise, hakikatle yüzleşmek zorunda.

Yaşanılan tüm krizlerin, savaşların tek müsebbibi olarak salt kapitalizmi görmek yanıltıcı değil mi Dini "doğma" gören aydınlanmacılar, aslında zamanla "doğmaya" dönüşen düşünceler dizini yaratmadı mı

Aydınlanma paradigmasımodeliçemberi içinde insanoğlunun siyasi-ekonomik-kültürel düşüncesi ve eylemi dönüp duruyor.

İnsanoğlunun tarihsel hiçbir kazanımını reddetmiyorum; ancak bitmez tükenmez sorunların çözüme dair ezberleri aşmak gerektiğini düşünüyorum. Debeleniyoruz. Usuldetemeldeilkede hata yapan, esastaözde hataya mahkumdur oysa...

Sovyetler Birliği dağılırken rahmetli Hasan Yalçın dedi ki:

-"Kafamızı duvara vuracağız, düşeceğiz ama kalkıp tekrar yürüyüşe devam edeceğiz."

Bu yüksek iradeye itirazım sadece "yola" dair! İnsanoğlunun iyi bir dünya yaratma hedefine saygı duyuyorum ancak diyorum ki; "yol" üzerinde düşünmek gerekmiyor mu Ya "yol" hep çıkmaza götürüyorsa!

Bu tartışmaya, neredeyse artık muhafazakârlığa dönüşen aydınlanma dayatmasıyla başlamak gerekmiyor mu

Nasıl bir Avrupa merkezi tarihçilik var ise kökünü (Sokrates, Platon, Aristo vd) Yunan