Zekeriya Alioğlu hoca ve görüşleri

Zekeriya Hoca adıyla ma'ruf Zekeriya Alioğlu, 1855 yılında, Osmanlı toprağı Karaçay-Çerkes sınırlarındaki Hurzuk'ta doğdu.

Dedesi Ali, Dağıstan'ın başkenti Mohaçkale'de müderrislik yapan tanınmış bir âlimdir. Zekeriya Hoca da dedesinin izinden yürümüş, ilk, orta ve lise tahsilini doğduğu yerde bitirmiş; Üçkol Üniversitesi "Din bilimleri" ve "Lisan Bölümü"nü başarıyla tamamlayarak "Müderris" olmuştur.

Zekeriya Hoca, gerek İslâmî ilimlere gerekse lisana vukufiyetiyle temayüz eden bir âlimdir. "Arapça, Farsça, Rusça, Rumca ve Osmanlı Türkçesi" bilmektedir.

Osmanlı Devleti, 1829 Edirne Antlaşması ile Kafkasya üzerindeki haklarından vazgeçmek zorunda kalınca Kafkasya bölgesindeki halklar Ruslarla baş başa kalmıştır. Kafkas halkları Edirne Antlaşması'nı tanımamıştır. Ruslar, 1837'de Karadeniz kıyısı boyunca karakollar ve kaleler inşa etmiş, 1839 yılı sonlarında bölge halkı, Ruslar tarafından hem karadan hem denizden kuşatılmıştır.

Osmanlı Devleti'nin yardımının Kafkasya'ya ulaşmaması sonucu 1829'da Ruslarla savaşmaya başlayan bölge halkı, 1859 yılında Şeyh Şamil'in Ruslara teslim olmak zorunda kalmasından sonra katliam ve soykırıma tabi tutulmuştur. 1864 yılına gelindiğinde bölge halkları bölgeden zorla sürgün edilmiştir. İşte Zekeriya Hoca'da bu süreçte eski Osmanlı toprağı Kafkasya'dan yeni Osmanlı ülkesi Anadolu'ya gelmiştir.

Sultan II. Abdülhamid Han'ın Ruslara karşı vatan toprağını savunan ve sürgün edilen Karaçay Türklerini Osmanlı'nın merkezine daveti hengâmında (1878 yılında) babası Ali, kız kardeşi Şamahan ve ulemadan dayısı Ömer Efendi'yle birlikte Türkiye'ye intikal etmiştir.

Önce Samsun, ardından Çorum ili Alaca ilçesi Karlıkaya'ya gelmiş, dayısı Ömer Efendi Çorum'da kalmış, Zekeriya Hoca babası Kumuk Ali, Tokat ili Zile ilçesine göç etmiştir. Babası burada vefat etmiş, Zekeriya Hoca, önce Zile ilçesi Hasanağa köyüne, ardından Artova ilçesine bağlı Tekke köyü, yine aynı ilçenin bir köyü olan Alpuderesi'nin üst boğazında bir süre ikamet ettikten sonra 1903 yılında Artova ilçesine bağlı Karaçay köyüne yerleşmiştir.

Zekeriya Hoca, babasının vefat ettiği Zile ilçesiyle bağını kopartmamış, Zile isyanında "Hürriyet ve Şeriat" grubuna adı karışmıştır. Yine Kırşehir, Yozgat, Amasya, Çorum, Maden, Alaca, Mecitözü, Haymana, Sungurlu, Akdağmadeni, Çamlıbel, Tokat, Artova, Aksaray ve Çiçekdağı bölgelerini kapsayan Aynacıoğlu Ayaklanması'na Zekeriya Hoca'nın adı karışmıştır. Aynacılar grubu Zekeriya Hoca'ya "liderimiz ol" demiş, Hoca da, "Şeriat'tan ayrılırsanız sizden olmam" diye teklifi reddetmiştir. Çetenin, Sivas Postası'nı soyması üzerine Zekeriya Hoca, 1.600 atlıdan oluşan çeteyi "U" şeklinde dizdiği ve ele geçirilen malların tamamını tek tek sahiplerine iade ettirerek Aynacılara tövbe ettirdiği rivayet edilmektedir. Hatta bir kişinin iki çift çorabını bir atın eğerinin altında bulmuş ve "Malını iade etmediğim var mıdır" demiştir. Alınan malların tamamının iade edilmesinden sonra Zekeriya Hoca, Aynacılara "Siz Şeriat'tan ayrıldınız" diyerek grupla bağını kopartmıştır.

Tokat ili Sulusaray ilçesinin nüfus kütüklerinin çıkan yangında yanması üzerine Üçkol Üniversitesi'nde lisan bölümünde Rumca ve Latince öğrenmiş olan Zekeriya Hoca, nüfus kayıtlarını tekrar yazmıştır. Nüfus defterlerinin yazılmasından sonra bir süre Sulusaray Kaymakam Vekilliği görevini deruhte etmiş, buradaki görevinden ayrıldıktan sonra Çerkezdanişment ve Tahtuba köylerinde imam-hatiplik yapmıştır.

Rivayete göre, Zekeriya Alioğlu Hoca, Tokat İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmış, hapse atılmıştır. Ancak daha önce imamlık yaptığı Tahtuba köyünün sâkinleri, Zekeriya Hoca'yı çok sevdiklerinden mahkemenin kâtibi vasıtasıyla dosyayı imha ettirmişler; dosya kaybolduğu için bir süre hapis yatan Zekeriya Hoca, idamdan kurtulmuştur.

Son devrin Ehl-i Sünnet âlimlerinden, İslâm davası için mücadele etmiş ve yetiştirdiği talebelere bu ruhu aşılamış Zekeriya Hoca'nın "zengin kütüphanesi" maalesef Almanya Kütüphanesi'ne intikal etmiştir.

Ağırlıklı olarak Arapça ve Farsça, bir kısmı da Osmanlıca olan yazma ve matbu eserler, vefatından sonra hebâ olmuştur. Kütüphanesinin az bir kısmı oğlu Hasan Hoca'ya intikal etmiş, bir kısmı da torunu Bilal Hoca'ya kalmıştır.

Zekeriya Hoca'nın vefâtı hengâmında Alpudere köyünde imamlık yapan Hacı Mustafa Efendi, iki kağnı arabası yükündeki kitabı "bu kitaplar sizin işinize yaramaz" diye almış; cenaze telaşında bir oldubittiyle Hacı Mustafa Efendi'ye intikâl eden kitaplar, daha sonra Hacı Mustafa Efendi'nin Sivas'ta vefatı sırasında oğlu Devlet Su İşleri Genel Müdürü Mahmut İlbeyoğlu'ndan geri istenmiştir. Torunu Bilal Selkaya, dedesinin kitaplarını istediğinden ve kendisine verilmediğinden bahsetmektedir. Daha sonra Zekeriya Hoca'nın zengin kütüphanesinin Hacı Mustafa Efendi vasıtasıyla Almanya Kütüphanesi'ne intikal ettiğini, torunu Bilal Selkaya değişik kaynaklardan öğrendiğini anlatmaktadır.