Peygamberimiz (s.a.v)'e indirgemeci bakışın reddi

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde İslâm Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi ve Dekanı Prof. Dr. Mehmet Azimli adlı ilim kisvesine bürünmüş birisinin, âlemlere rahmet Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e olan indirgemeci tavrından bahsediyoruz. Ankara Okulu Yayınları tarafından 2008 yılında yayınlanan "Siyeri Farklı Okumak" adlı eserinde kafasında kurguladığı bir yalan ve iftirayı okuyucuya kabul ettirebilmek için erken dönem İslâm kaynaklarına atıfta bulunmaktadır. Atıfta bulunduğu Belazuri, İbn İshak ve İbn Sad'ın eserlerinde bahsettiği yönde bir bilgi bulunmamasına rağmen bunda ısrarı daha sonra kendi fikrini kusmak için bir ön hazırlıktan ötürüdür. Azimli, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in soyu hakkında takıntılıdır ve soyunu sıradanlaştırma gayretindedir. Bu çabanın "Siyeri Farklı Okumak" kitabında nasıl işlendiğini yazının ilerleyen satırlarında göreceksiniz. Mezkûr şahıs, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in soyunu itibarsızlaştırmak için önce babasının kadın zaaflı bir insan olduğu yalanını ortaya atmaktadır ve şöyle demektedir: "Kaldı ki fazla uzağa gitmeden Hz. Peygamber'in babasının durumu gereğince tahlil edilirse, evlendikten sonra evlilik öncesi kendisini beraber olmaya davet eden kadınlarla birlikte olmak arzu ve isteği ile bu kadınlara gittiği ve birlikte olma arzusuna neden cevap vermediklerini sorduğu sabittir" (s. 44) dedikten sonra dipnotta iftirayı daha da derinleştirmekte, edebini bozarak "Abdullah'ın bu kadınlara fuhuş yapmak maksadıyla gittiği rivayetlerde açık bir şekilde sabittir" (s. 44) demekte ve iftirasını Belazuri'ye ve Taberi'ye dayandırmaktadır. pushfn('ads'); Yalan ve iftirasını dayandırdığı kaynaklardan Belazuri'ye baktığımız zaman tam tersi bir metinle karşılaşmaktayız. Belazuri'nin "Ensâbü'l-Eşrâf"ında Azimli'nin iddia ettiği gibi Peygamberimizin babası Abdullah'ın kadınlara fuhuş yapmak maksadıyla gitmediğini, kadının, yüzündeki nurdan dolayı Abdullah'a kendisini teklif ettiğini, Abdullah'ın da, "Harama gelince o ölümden öte bir şeydir. Helal ise aramızda helallik yok ki onu açıklayayım. Bu durumda senin niyet ettiğin şey nasıl mümkün olabilir" diyerek reddettiğini anlatmaktadır. Daha sonra Abdullah'ın Âmine ile evlendikten sonra teklifi yapan kadına evlenme teklif ettiğini, kadının ise, "Ben senin yüzünde parlak bir nur görmüştüm fakat şimdi gitmiş durumda. Sen ne yaptın böyle" dediğini; Abdullah'ın da evlendiğinden bahsettiğini, bunun üzerine kadının, "Ben seni doğum vakti yaklaşmış olan peygamberin babası olarak görüyorum" diye evlilik teklifini reddettiği anlatılmaktadır. Azimli'nin iftira ettiği gibi ortada zinaya meyilli bir Abdullah yoktur. Tam tersi kendisiyle birlikte olan kadını reddeden iffetli bir adam vardır. Ortada birden fazla kadın yok, bir tek kadın vardır. O kadınla zina etme isteği değil, evlenme isteği vardır. Buna rağmen Mehmet Azimli, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'i sıradanlaştırmak ve indirgemeci anlayışını aşılamak için önce babası Abdullah'a iftira atmakta, daha sonra Peygamberimiz (s.a.v)'in soyunu sıradanlaştırmakta ve şöyle demektedir: "Doğrusu O'nun için Mekke'de yaşayan, şehirli, tanınan bir sülaledendir diyebiliriz. Sahabe de O'nun Kureyş içinde orta bir nesebe mensup olduğunu bildirmiştir" (s. 45) demektedir. İbn Sad'ın "Kitâb'ü't-Tabakât'il-Kebir"inde iddia edildiği gibi orta neseb bir aileden bahsedilmemiş, Rasulullah'ın Nesebi bölümünde, nesebinin âli oluşundan sürekli bahsedilmiştir. İşte, İbn Sad'ın eserinde Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in nesebinin üstünlüğüyle alakalı örneklerden birkaçı: pushfn('ads'); Resûlullah Aleyhisselam, "Ben Âdem neslinin efendisiyim" dedi. Resûlullah Aleyhisselam şöyle dedi: "Allah İbrahim'in neslinden İsmail'i, İsmail'in neslinden Benî Kinâne'yi, Benî Kinâne'nin neslinden Kureyş'i, Kureyş'ten Benî Hâşim'i, Benî Hâşim'den de beni seçti". Resûlullah Aleyhisselam şöyle dedi: "Allah yeryüzünü iki kısma ayırdı. Beni o iki kısmın en hayırlısına koydu. Sonra bu yarıyı da üç kısma ayırdı. Ben bu üçün en hayırlısındaydım. Sonra Allah insanlardan Arapları seçti; sonra Araplardan Kureyş'i seçti. Kureyş'ten de Benî Hâşim'i seçti. Benî Hâşim'den de Benî Abdülmuttalib'i seçti. Benî Abdülmuttalib'den de beni seçti". Rasûlullah Aleyhisselam dedi: "Nesilden nesile (süzülerek), Âdem soyunun en hayırlısından gönderildim; ta içinde bulunduğum nesilden gönderilinceye kadar". Bize Abdülvehhâb b. Atâ el-İclî haber verdi; o, Sa'îd b. Ebû Arûbe'den, o da Katâde'den rivâyet etti; dedi ki: Resûlullah'ın şöyle dediği bize anlatıldı: "Allah, bir peygamber göndermek istediği zaman yeryüzünün en hayırlı kabilesine nazar eder ve onların en hayırlı adamını peygamber olarak gönderir". İbn Sad'ın "Kitâb'ü't-Tabakât'il-Kebir"inde Azimli'nin işine yarayacak yani sahabenin ağzından Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in orta nesebli olduğuna dair bir rivayete rastlamadık. Eğer Azimli, "Bir adam Resûlullah'ın (sas) yanına geldi. O'nun huzurunda ayağa kalktı, onu bir ürperti tuttu; titremeye başladı. Resûlullah (sas), 'Rahat ol, ben kral değilim. Kurutulmuş et yiyen Kureyşli bir kadının oğluyum' dedi" rivayetinden bahsediyorsa burada nesebin sıradanlığı değil mütevazılığın zirvesi vardır. Azimli'nin hedefi Peygamber Efendimiz (s.a.v)'i sıradanlaştırmaktır. Aşırı indirgemeci tavrı onu belki de İslâm tarihi boyunca Rasulullah Aleyhisselam'a en seviyesiz hakareti yapmasının yolunu açmıştır. Zira Azimli, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'i sıradan bir insan gibi gösterebilmek için O'nu vasfeden yücelikleri ayıklamaya niyetlidir. Eğer böyle bir niyet taşımamış olsa şöyle der miydi: "Bunları, dünyaya gelmiş geçmiş en yüce insanlardan kabul ettiğimiz o yüce insana tan etmek için değil, sadece İslâm'ın evrensel kaidelerini soy, sop ve ırka dayalı değil, insani değerler ve