Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in Komutanları

Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Medine başkent olmak üzere büyük İslâm devletini kurduktan sonra gerek Arabistan yarımadasındaki müşrik, Yahudi ve Hıristiyanları gerekse o gün dünyada varlığını devam ettiren devletlerin yöneticilerini gönderdiği mektuplarla İslâm'a davet etmiştir. Bizans imparatoru, Sasani imparatoru, Habeş necaşisi, Mısır mukavkısı, İskenderiye mukavkısı, Gassani Emiri el-Haris el-Gassani, Umman (Uman) Kralı Cülendi, Yemen Hakimi el-Haris el-Himyeri, Yemame emiri, Bahreyn Kralı el-Münzir b. Savâ, mektup gönderdiği devlet başkanlarıydı. Aslında bu mektuplar diplomatik mektuplardır. İslâm devletinin faal olduğunu, Medine'yle sınırlı kalmadığını, dünyanın tamamına açılma hedefi olduğunu göstermektedir. Bu hem İslâm'ın evrenselliğiyle alakalıdır hem de Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in kurduğu devleti ve davetini yaymak için stratejik hamleler yapacağının işaretidir. pushfn('ads'); Peygamberimiz (s.a.v), devleti kurar kurmaz Medine Sözleşmesi'yle kendi hâkimiyetini kabul ettirmiş, burada yaşayan müşrik, Yahudi ve Hıristiyanlarla yaptığı anlaşmayla iç güvenliği sağlamıştır. Diplomatik mektuplarla da dışa açılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), önce insanlara İslâm'ı tebliğ etmiştir. Güzel sözle, diplomatik dille, barış sözleşmeleriyle İslâm'ı yaymayı ve devletini büyütmeyi hedeflemiştir. Ancak bütün bunların tükendiği yerde askerî harekât yapmaktan da geri durmamıştır. Zira, Cihad çoğu zaman zorunlu olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de tebliğle Cihad'ın birlikte yürütülmesi emredilmiştir. İslâm devletinin kurulduğu ve Peygamberimiz (s.a.v)'in vefatına kadar başkent vasfını devam ettirdiği bu mübarek şehir Medine'de o gün yaşayan müşrik, Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların birbirlerinin hukukuna riayet ederek yaşamasını öngören "Medine Sözleşmesi", yine müşrik, Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından bozulmuştur. Bunun üzerine gerekli askerî harekât yapılmış, Cihad ile fitneciler dize getirilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de gerek Medine çevresinde gerekse uzak bölgelerde hem İslâm devletinin başkanı olarak hem de orduların komutanı olarak savaşları yönetmiştir. pushfn('ads'); Peygamberimiz (s.a.v)'in planladığı ve yönettiği savaşlar "gazve ve seriyye" olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in hem devlet başkanı hem de ordu komutanı vasıflarıyla planladığı, komuta ettiği büyük askeri harekâtlara "gazve" denilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından planlanan ancak sahabeden birisi tarafından komuta edilen, daha küçük askerî harekâtlara "seriyye" denilir. Gazve ve seriyye arasındaki temel fark Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in komuta edip etmemesiyle alakalıdır. Bir de seriyyelerin ordu değil, askeri birlik gibi daha küçük ve operasyonel birlikler olmasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in seriyye denilen operasyonel harekâtlara komuta etmemesi, peygamber olarak tebliğ faaliyetini yürüttüğü, devlet başkanı olarak stratejik kararlar almak zorunda olduğu, bütün bir ümmetle ilgilenme zorunluluğundan kaynaklanmaktaydı. Büyük çaplı bütün askeri harekâtlarda ordusunun başında bulunmuş; ümmetiyle birlikte Cihad etmiş, Cihad'ı yönetmiştir. Peygamberimiz (s.a.v)'in Cihad ettiği toplulukların üzerine yürürken devlet başkanı olarak savaşları yönetmiş, strateji