Ne olacak bu emeklilerin hâli

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, bundan bir süre önce Habertürk'te katıldığı yayında emekli maaşları hakkında, "Biz şu an mevcut aktüeryal dengeyi nasıl sağlayabiliriz, emeklilerimize aylıkları düzenli nasıl ödeyebiliriz, sağlık hizmetlerini sürdürülebilir hale nasıl getirebiliriz, bunun telaşı ve çalışması içerisindeyiz…" demişti.

Son günlerde yetkili mercilerden yapılan açıklamalar, emeklilik sistemine müdahale edileceğini ve emeklileri zor günlerin beklediğini göstermektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın, "Çok şükür emeklilerin maaşını zor koşulda olsak da ödüyoruz. Almanya'da emeklilik için insanlar 40 yıl çalışıyor, 15-20 yıl emekli aylığı alıyor. Bizde ise 20 yıl prim toplayabiliyoruz, 40 yıl ödeme yapıyoruz" açıklaması bu yönüyle değerlendirilmelidir.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Raci Kaya ise kurumun bozulan mali yapısını emeklilerin sırtına yükleyerek şöyle demektedir: "SGK'ya ödenen primlerin ortalama süresi 20 yıl. Almanya'da bu süre 45 yıl. AB ortalaması 40 yıl. Eskiden 'mezarda emeklilik' deniyordu çünkü 50-55 yaşta ölüyorduk. Bugün 78 yıl ortalamaya gelmişiz. EYT ile birlikte 2023 yılından beri emekli sayımız 3 milyon arttı. Benim şu anda sistemi sürdürebilmem için istihdama adam girmesi lazım. Ama 10 yıl içerisinde 10 milyon insan istihdama girecek derken, nüfusumuz yaşlanıyor ve emekli sayımız daha hızlı artıyor. Prim ödeme yıl sayısı ortalama 20 yıl, emekli olma yaşı 48. AB'de emekli olma yaşı 65".

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci de Türkiye'de emeklilik yaşının düşük olduğunu ve yükseltilmesi gerektiğini savunmaktadır. Zeybekci, Ekonomim'e verdiği röportajda emeklilik sistemi hakkında şunları söylemektedir: "Emeklilik yaşı çok düşük. Bu konuda, 'gelecek nesillere ihanet' denebilecek kadar iddialı bir söz söyleyebiliriz. Emeklilik yaşıyla ilgili bir düzenleme ortada yok. Ama yapılmalı mı Evet, kesinlikle yapılmalı…"

Yetkililerin açıklamalarda, emekli aylıklarını ödemekte zorlanan, emeklilikte yaş sınırını az görüp yükseltilmesi gerektiğini savunan, emeklileri bütçeye yük gören bir anlayışı görmekteyiz. Müflis bezirgân (tüccar) eski defterleri karıştırırmış.Yetkililerin de bozulan ekonomik dengeleri düzeltmek için emeklilerden yapılacak kesintileri, can simidi gibi görme anlayışı asla sağlıklı bir çıkış yolu değildir.

Türk siyaset tarihinde bugüne kadar, emeklilerin ülkenin sırtına yük gibi görüldüğü hiçbir dönem olmamıştır. Hatta, emeklilerin yüksek zamlarla taltif edildiği REFAHYOL iktidarı dün gibi hafızalardadır. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve kabinesinin bütün emeklilere devasa maaş artışı ile denk bütçeyi yaptığı bu değerli dönemi, insaf sahibi herkes minnetle hatırlamaktadır. Bu dönemde, Başbakan Erbakan tarafından memur emeklilerine bir yılda %116, işçi emeklilerine %121 ve BAĞ-KUR emeklilerine %221 reel maaş zammı yapılmıştır.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın lideri olduğu Fazilet Partisi, Bülent Ecevit'in başbakan, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz'ın başbakan yardımcısı olduğu DSP- MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde emeklilik yaş sınırının erkeklerde 60, kadınlarda 58'e yükseltilmesine de karşı çıkmış, yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.

Yıllar içinde emeklilik hakkındaki kanaatler, iktidarlarla bağlantılı olarak değişmiştir. Bu değişimin bir sonucu olarak 17 Nisan 2008 tarihinde çıkartılan 5754 sayılı kanun ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu'nun değiştirilmiş; emeklilik bağlanma oranını %70-75'ten %45-50 bandına düşürülmüştür. Bu, yüzde 30-35 oranında bir düşüş demektir. Emeklilerin büyümeden aldığı pay %100'den %30'a düşürülmüştür.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, 2008 yılında yapılan değişiklikle emekli maaş hesaplama oranlarının düşürülmesi hakkında şunları söylemektedir: "2002'nin oranlarına göre bugün 33.000 TL olması gereken emekli maaşı, 16.000 TL ile 'büyük bir lütuf' gibi sunuluyor".

17 Nisan 2008 yılında çıkartılan 5754 sayılı kanunla emeklilik bağlanma oranları değiştirilmiş, emeklilerin büyümeden aldığı pay düşürülmüştür. Bu düzenleme aslında emeklileri yokluğa mahkûm etmiştir. Eğer, 2008 yılında emeklilik sistemi değiştirilmemiş olsaydı bugün en düşük emekli aylığı 16.000 TL değil, 33.000 TL olacaktı.

Emekli aylıkları düşürülmesine rağmen, emeklilerin bütçeye yük olduğu iddiası verilerle de örtüşmemektedir. SGK verilerine göre, emekli harcamalarının bütçedeki payı 2020'de %20,4 iken 2024'te %13,9'a gerilemiştir. Gayr-i safi yurt içi hasıladan emeklinin aldığı pay %6,1'e düşmüştür. Buna göre, EYT düzenlemesiyle emekli sayısı artmasına rağmen, emeklinin genel bütçedeki payı artmamış, tam aksine düşmüştür. Emekliler bütçeye yük değildir, EYT'liler bütçeye yük olmamıştır. EYT düzenlemesi yapılırken Emeklilikte Tarihe Takılanlar yani Kademeli Emeklilik hakkı elinden alınarak sisteme dâhil edilmeyen mağdurlar hakkında yeni düzenleme yapılması da bütçeye yük getirmeyecektir.