Müslümanlar, Gazze imtihanını kaybetmiştir!

Siyonist İsrail, iki yıldır Gazze'de katliam ve soykırıma devam ederken, halkı Müslüman ülkelerin başına musallat olmuş liderler "kınama, sert kınama, en sert kınama" mesajı yayınlamaktan başka hiçbir ciddi adım atmamıştır. ABD'nin icazeti ve Yahudi lobilerin desteğini kaybetme korkusu, liderleri zulme kayıtsız hale getirmiş belli ki.

Siyonist rejimin zulmüne seyirci kalan liderler, vebalde yalnız değil elbette. Din baronları, popülist siyasetçiler, paragöz iş adamları ve liderleri destekleyen halk kitlelerinin basiretsiz hali de en az kifayetsiz liderler kadar sorunludur.

Gazze, tüm insanlığın imtihanıdır. Yapılan gösteriler, verilen tepkiler ilk defa dünyanın vicdanının harekete geçtiğini göstermektedir. İlk defa, Siyonist lobiler ve hempaları itibar kaybetmektedir. Dünyadaki vicdani uyanış, zulmü engellemeye yetmiyor olabilir ancak insanlığın geleceği için umut olmuştur.

Avrupa Birliği, Güney Amerika, Afika, Uzakdoğu ve dünyanın farklı bölgelerindeki halklar, Gazze'deki katliama tepkili, mazlum Gazze halkına karşı duyarlıdır. Halklar, vicdanlarının sesine kulak vermektedir. Siyonist lobilerin desteğiyle iktidara gelen liderler, ölü taklidi yapmaya devam etse de halkların uyanışı Siyonist ABD ve İsrail'i her geçen gün daha da yalnızlaştırmaktadır.

Dünya halklarının bu vicdanlı duruşu takdire şâyandır. Müslüman halklar ise dünya halkları kadar küresel uyanışı başaramamıştır. Müslüman kitle, ABD'den icazetli, Siyonist lobilerden destek gören liderlerine gerekli tepkiyi verememiş, onların harekete geçmesini sağlayamamıştır. Bu yüzden, liderlerden siyasetçilere, din adamlarından iş adamlarına ve halk kitlelerine varıncaya kadar kim varsa Gazze imtihanını kaybetmiştir.

Gazze imtihanının en büyük kaybedeni, Kur'an-ı Kerim'deki, "Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!' diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz" (Nisa Sûresi, 75) ayetine icabet etmeyen tüm Müslümanlardır.

Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de mazlumları kurtarmamız için bize görev vermekte, şeytanın çocuklarına karşı savaşmamızı emrederek şöyle buyurmaktadır: "İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise batıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır" (Nisa Sûresi, 76).

ABD ve İsrail gibi gözü dönmüş kâfirler topluluğuna karşı cihad etmek, zulmü bertaraf ederek baskı ve zulüm altındaki Müslümanların gönlünü ferahlatmak da Allah-u Teâlâ'nın emridir. Bu emir, Kur'an-ı Kerim'de şöyle beyan edilmektedir: "Onlarla savaşın ki, Allah sizin elinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin; onlara karşı size yardım ve zafer nasip etsin ve (baskı ve zulüm altındaki) mümin toplulukların gönüllerini ferahlatsın" (Tevbe Sûresi, 14).

Kur'an-ı Kerim'e ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in İslâm devletini kurarak uyguladığı sisteme bakıldığı zaman görülecektir ki, zulme ve faili zalimlere asla müsamaha yoktur. Bundan da öte zulmü durdurmak için cihad ederek zulmün faillerini bertaraf etmek, bunu tavizsiz uygulamak Allah-u Teâlâ'nın emridir; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in de fiili uygulaması bu şekilde tahakkuk etmiştir.

Kur'an-ı Kerim'deki ayet-i kerimelerde zulme karşı alınacak tavır hakkında hiçbir bahaneye meydan verilmeyecek net ifadelerin kullanılması, Müslümanların ne yapıp edip zulmü engellemenin yolunu bulması gerektiğini göz önüne sermektedir. Kur'an-ı Kerim'de zulme ve faili zalimlere karşı alınacak tavır şöyle emredilmektedir: