Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in rehberliğinde inşa ettiği kimlik ve kişiliğiyle temayüz eden Müslüman, Allah-u Teâlâ'yı razı etmeyi en büyük hedef olarak görür, kardeşleriyle kardeşlik hukukunu tahkim eder ve Allah-u Teâlâ'nın kendisine yüklediği emaneti taşımayı şiar edinerek emanete riayet eder ve güvenilir bir şahsiyete bürünür.
Müslüman kimlik ve kişiliği inşa sürecinin bu üç temel gerekliliğini yerine getiren kişi, Kur'an-ı Kerim'deki emir ve tavsiyeler ile Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in söz, fiil ve takrirleriyle gösterdiği yolu takip etme kararlılığını gösterir.
İyiliği emredip kötülükten men etmek
Müslüman kimlik ve kişiliğini haiz her Müslüman, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyma misyonunun farkındadır. Bundan dolayı şu ayet-i kerimelerin emrettiği çizgiyi kendine şiar edinir: "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir" (Tevbe, 71); "İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir" (Al-i İmran, 104).
Müslüman kimlik ve kişiliğini haiz bir Müslüman, Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in şu hadis-i şeriflerini kendine şiar edinmiştir: "Eğer bir kavim zalimin zulmünü gördüğü halde onu bu işten men etmezse, Allah, zalimin zulmü sebebiyle azabını umumileştirir (herkesi kapsayacak şekilde genişletir)" (Ebu Davud, Melâhim, 17) ve "Sizden birisi bir kötülük gördüğü zaman eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgari gereğidir" (Müslim, İman 78).
Müslüman kimlik ve kişiliği oturmuş iyi bir Müslüman, bu hadis-i şerifin mana ve ehemmiyetinin farkındadır ve herkesin gücü nispetinde kötülükleri engellemek için mücadele etmesi gerektiğini bilir. Buna göre, kötülüğü eliyle düzeltmenin devlet başkanı ve yöneticilerin, kötülüğü diliyle düzeltmenin gerek yazı gerekse konuşmalarla etkili olan kişilerin, kalbiyle buğzetmesi gerekenlerin ise elinden fazla bir şey gelmeyen kişilerin görevi olduğunu idrak eder.
Bu kişi bilir ki, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ve sahabeleri iyiliği emredip, kötülükten men etmek için tebliğde bulunmuş, Allah yolunda cihat etmiş ve nihayet İslâm devletini kurarak kötülere karşı güç göstermiştir.
Kınayanın kınamasından korkmamak
Müslüman kimlik ve kişiliği oluşturan Müslüman, kınayanın kınamasından korkmadan yoluna devam kararlılığını gösterir. Bilir ki kınayanın kınamasından korkmayan kişiyi Allah sever. O kişi müminlere karşı şefkatli, kâfirlere karşı güçlü ve onurludur, Cihad ehlidir. Kur'an-ı Kerim'de kınayanın kınamasından korkmayan bu kişiler şöyle anlatılır: "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir" (Maide Sûresi, 54).
Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmemek
Müslüman kimlik ve kişiliği oturmuş iyi bir Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlarla asla dost olmaz. Tam aksine Müslümanlarla dost olarak kardeşlik hukukunu tahkim eder. Kur'an-ı Kerim'de bu iki zümrenin asla dost edinilmemesi gerektiği de şöyle anlatılmaktadır: "Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır…" (Maide, 1). Ayetin devamında Müslümanların dostunun kim olacağının cevabı da şöyle verilmektedir: