Allah-u Teâlâ'nın Sıfatları - II

Subûtî sıfatların beşi aklî, son üçü de Sem'i sıfatlardır. Bu sıfatlar, zatının aynı olmadığı gibi gayrı da değildir, zatı ile kaimdir. Bu sıfatların aklen ve naklen ispatı sabittir. Naklen sabittir çünkü bununla alakalı gerek Kur'an-ı Kerim'de, gerekse Peygamber Efendimizin (S.A.V.) açıklamalarında kesin ifadeler mevcuttur. Aklen sabittir çünkü bu sıfatlar mahiyet, sınırlar ve başlangıç bitiş özellikleri yönüyle aynı olmasa da gerek insanda gerekse kâinattaki diğer varlıklarda benzeri mevcuttur. HAYAT: Subûtî sıfatların başı budur. Bundan sonra sayılacak ilim, irade, kudret gibi sıfatlar ancak bu sıfatın ispatına bağlıdır. Hayat, diri ve canlı olmak demektir. Bunun aksi ölü olmak Allah-u Teâlâ için mümteni yani imkânsızdır. Hayat sıfatı, aklen zaruri, naklen sabittir. Aklen zaruridir çünkü yaratılan kâinat bile diriyken, bütün bir kâinatın yaratıcısının canlı ve diri olmaması düşünülemez. Kaldı ki, kâinatı sürekli kontrol eden ve canlı tutan güç Allah-u Teâlâ'dır. pushfn('ads'); Naklen sabittir çünkü Kur'an-ı Kerim'de bu konuda çok açık ayetler vardır. "Allah kendinden başka hiçbir ilâh olmayandır. O Hayy (diri) ve Kayyûm'dur (bütün mahlûkatın idaresini bizzat yürütendir). O'nu dalgınlık veya uyku bürümez" (Al-i İmran Suresi, 2; Bakara Suresi, 255). "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan" (Furkan Suresi, 58). "(Artık bütün) yüzler, diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür" (Tâhâ Suresi, 111) ve benzeri ayet-i kerimeler Allah-u Teâlâ'nın "hayat" sıfatını ifade eder. İLİM: İlim sıfatı, "bilmek" demektir. Allah-u Teâlâ her şeyi bilir. Bu her şey ifadesi, aklımıza gelen, gelmeyen, olmuş, olacak, gelmiş, geçmiş, gizli açık bütün bilgileri ihtiva eder. Bizim bilgilerimiz sınırlı olduğu için tasavvurumuzun dışındaki her bilgiyi, bize bilmediklerimizi de öğreten, bilginin kaynağı Allah-u Teâlâ'nın bilmesi elbette yaratılanların bilgisine benzemez, artmaz, eksilmez, sonlanmaz. İlim sıfatı aklen vacip, naklen sabit kemal sıfatlardandır. Bunun zıddı "Cehl" ise Allah-u Teâlâ için imkânsızdır. Bizi yaratan, yaşatan, yetiştiren, takdir edip değerlendiren, her şeyi hikmet ve maksada göre oluşturan bir kudretin cehli muhâldir, mümkün değildir. İmam-ı Azam rahmetullah bu sıfat hakkında, "Varı varlık halinde bilir. Yoku da yok halinde bilir; var olunca nasıl olacağını da bilir" demiştir. Yani ilminde bir değişme ya da eksilme yoktur. Allah-u Teâlâ'nın bilgisi kesbî ve hâdis değildir, geçici ve değişken değildir. Zatıyla kaimdir, ezelidir. pushfn('ads'); Allah-u Teâlâ'nın ilim sıfatı naklen sabittir. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: "Yaratan Allah bilmez mi" (Mülk Suresi, 14), "O gözlerin hain bakışlarını ve kalplerin gizleyeceği her şeyi bilir" (Müminun Suresi, 19). "Allah her şeyi gerçekten bilir" (Enfal Suresi, 75). "O karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez" (En'âm Suresi, 59). SEMİ': Semi' sıfatı "işitmek" demektir. Allah-u Teâlâ, ister gizli, ister açık her şeyi işitir, duyar. Bu işitmede hiçbir sınır ve engel olmadığı gibi herhangi bir vasıta ya da organa ihtiyacı yoktur. Allah Teâlâ'nın işitmesinin keyfiyeti bizde malûm değildir. Sınırlı yaratılan bir kulun yaratıcının işitme özellikleri hakkında yapacağı yorum sınırlı ve yanıltıcı olacaktır. Çünkü işitme sınırları belirli frekans aralığına sabitlenmiş bir insanın, yaratıcının işitme sınırlarını tahayyül etmesi dahi mümkün değildir. Bu aklen ve ilmen mümkün değildir. Allah-u Teâlâ'nın işitmesi insan ve kâinattaki diğer yaratılanlara benzemez; vasıtaya muhtaç olmadığı gibi zaman ve mekânla da sınırlı değildir. Allah-u Teâlâ, gizli açık her şeyi duyduğu gibi, sözlü veya iç niyet dediğimiz daha düşünce aşamasındaki halimizi de duyar. Kalplerimizin içindeki sessiz düşüncelerimizden de haberdardır. Semi' yani işitme sıfatının zıddı sağırlık ise Allah-u Teâlâ hakkında mümteni yani imkânsızdır. Oysa yaratılan varlıkların işitmesi sınırlıdır. İnsanın işitmesi şöyle gerçekleşir: Dış kulak, ses dalgalarını toplar ve kulak zarına doğru yönlendirir. Kulak zarı sesle titreşir ve sesin oluşturduğu titretişimler osiküler zincir yoluyla kokleaya ulaşır. Ses titreşimleri kokleaya ulaştıktan sonra buradaki sıvıyı harekete geçirir. Sıvının hareketiyle tüy hücreleri işitme sinirini uyararak çok küçük elektriksel sinyaller üretir. Sıvının hareketiyle, tüy hücreleri işitme sinirini uyaran çok küçük elektriksel sinyaller üretir. Bu sinyaller işitme siniri tarafından alınır. Kokleanın tabanındaki tüy hücreleri tiz ses bilgisini; sonundaki tüy hücreleri ise kalın ses bilgisini üretir. İşitme siniri bu sinyalleri beyne ulaştırır. Beyin de gelen sinyalleri ses olarak algılar. pushfn('ads'); Birçok bilimsel makalede ve internet ortamında kolayca ulaşabileceğiniz insanın işitmesine dair bu bilgilerde görüldüğü gibi, insanın işitmesi için vasıtalara ihtiyaç vardır. Vasıtalarla işitebilen insan, tüm sesleri de işitmez. İnsan kulağı 20 ile 20.000 hz arasındaki sesleri duyar. Bu aralığın altındaki infrasonik ve üstündeki ultrasonik sesleri duyamaz. İşitmesi sadece vasıtalar bağlı değil aynı zamanda belirli sınırlar arasında duyabilen insanın yaratıcının "semi" sıfatı hakkında haddi aşarak olumsuz yorum yapması cehalettir. İşte sınırsız, vasıtasız, zaman ve mekânla sınırlı olmayan ve yaratılanların duymasına benzemeyen bir duyuşa, işitmeye "semi" sıfatı diyoruz. Allah-u Teâlâ'nın "semi'" sıfatı, aklen ve naklen sabit olduğundan bu konuda akli delil sunmak dahi zaiddir. Zira bu kadar açık ve kesin bir sıfata inanmayan bir insanın duyma yetilerinde sorun olduğu muhakkaktır. Bu konuda oldukça fazla ayet-i kerime vardır. Biz buraya bir tanesi almakla iktifa edeceğiz. "Şüphesiz