Allah-u Teâlâ'nın Sıfatları -ı

Allah-u Teâlâ'nın sıfatları "Zatî ve Subûtî" yahut "Fiili ve Selbî" sıfatlar olmak üzere iki bölümde tarif edilir. Genel olarak Akaid ve Kelam kitaplarında Zatî ve Subûtî sıfatlar şeklinde anlatılan sıfatlar, bazı muteber kitaplarda üç kısımda açıklanır: 1- Sıfat-ı Nefsiye: Bu sıfat "Vücud" yani var olma sıfatıdır. 2- Sıfat-ı Maneviye veya Sıfat-ı Selbiye: Kıdem, Beka, Vahdaniyet, Muhaleftü'n lil-Havadis, Kıyam bi nefsihi. 3- Sıfat-ı Subûtiye: Hayat, İlim, Semi, Basar, İrade, Tekvin, Kudret, Kelam. Vücud sıfatını bazı âlimler "Sıfat-ı Nefsiye" adıyla ayrı bir kategoride değerlendirmiş, bazı âlimler ise Sıfat-ı Selbiye'nin içinde değerlendirmiştir. Genel olarak Akaid ve İlmihal kitaplarında Zatî ve Subûtî olmak üzere iki kısımda incelenir. Buna göre zatî sıfatlar altı, subûtî sıfatlar sekizdir. pushfn('ads'); 1- Zatî Sıfatlar: "Vücud, Kıdem, Beka, Muhalefetü'n-lil Havadis, Kıyam bi nefsihi". 2- Subûtî Sıfatlar: "Hayat, İlim, Semi, Basar, İrade, Kudret, Kelam, Tekvin" şeklindedir. ZATÎ (SELBİ) SIFATLAR: VÜCUD: Allah-u Teâlâ'nın ilk bilinmesi gereken sıfatı budur. Zira varlığın ilk sebebini, ilk ilkesini tanımak bu sıfatın bilinmesiyle mümkündür. Allah-u Teâlâ'nın varlığı kendindendir ve zaruridir. Bunun için "Vücud" sıfatı Kelam kitaplarında detaylı anlatılır. Allah-u Teâlâ'nın varlığının nakli ve akli delillerini başka bir yazıda detaylandıracağız İnşallah. KIDEM: Allah-u Teâlâ'nın varlığının başlangıcı bulunmaması, ezeli olması demektir ki bu sıfat Vacibü'l-Vücud'ın tabii ve zaruri bir özelliğidir. Ondan önce hiçbir şey yoktu. O hâdis yani sonradan olmamıştır. Kaldı ki, zaman ve mekân bize göre vardır ve zaman, eşyanın hareketinden çıkan, mekâna ait bir boyuttur. Madde ve mekân silinince zaman da kalmaz. Daha doğrusu, zaman da mekân da eşyanın bir boyutudur. İnsan zihni, bilinmeze doğru mefhumunu geçmişe ne kadar uzatırsa uzatsın, onun yok olduğu bir an bulamaz. O hep vardır. Kur'an-ı Kerim'de, Allah-u Teâlâ'nın "Kıdem" sıfatı hakkında şöyle buyrulmaktadır: "Evvel O'dur, Ahir O'dur. Zahir O'dur, Batın O. Her şeyi ancak O bilir" (Hadid Sûresi, 3). Günümüzde ateistlerin "Allah insanı yarattıysa Allah'ı kim yarattı" şeklinde soru sorarak, inananları sapkınlığa düşürmeye çalıştığına şahit olmaktayız. Aynı kişiler, bütün bir âlemin kendiliğinden oluştuğunu iddia etmesi bir yana, "maddenin" kendiliğinden var olduğu iddiaları ilginçtir. Kendiliğinden oluşan bir maddeye inan, bu ilk maddeden de bütün bir âlemin kendiliğinden var olduğunu iddia eden ateistler, nedense Allah-u Teâlâ'nın varlığının kendiliğinden olduğuna inanmazlar Bu ne garip bir yanılgıdır, ne garip bir inkârdır. pushfn('ads'); BEKA: Allah-u Teâlâ'nın sonunun olmadığı gibi varlığında bir gerileme, yok olma yoktur. Yani bâki ve ebedîdir. İnsan zihni istikbale yani geleceğe doğru zihnini istediği kadar yorsun, istediği kadar düşünsün Allah-u Teâlâ'nın varlığının bir yerde biteceği, ebedî olmadığını tasavvur edemez. Gerek ezelî ve gerekse edebî olmadığını tasavvur edip bir noktada neticelendiremeyen insanın, varlığını muhtaç olduğu yaratıcısına tam bir teslimiyetle inanması gerekir. Milyarlarca yıldır var olan yerkürenin içinde, zaman çizelgesinde az bir süre hayat süren insanın, sadece kendi çizelgesi içinde düşünerek yaratıcıya sınır çizmesi cehalettir. Duyması, görmesi, işitmesi ve akletmesi sınırlı olan, aklederken yanılan bir insanın bütün bir âlemin yaratıcısı hakkında kesin hükümle sınırlar çizmesi bundan dolayı kabul edilemez. VAHDANİYET: Allah-u Teâlâ'nın hem zatında hem de sıfatlarında, hem de fiillerinde tek olması, benzerinin ve ortağının olmamasıdır. Allah-u Teâlâ, ulûhiyette de yani yaratıcılıkta da tekdir. Bu teklik ve birlik sayı yönünden değildir. Parçalanmaz, başka bir şeyle bütünleşmez, artmaz ve eksilmez bir birliği ifade eder. Tek hâkimdir, tek irade sahibidir.