Ali Nar Hoca'nın Dilinden Müslüman'ın Kadir Gecesi Gündemi Nasıl Olmalıdır

Rahmetli Ali Nar Hoca, dinimizdeki ibadetleri anlatırken onları hayatın içinden örneklerle canlandırır ve dikkat çekici hale getirirdi. Mutlaka ibadetlerin içine bir aksiyon katardı. Böylece Müslümanların motivasyonunu artırmayı hedeflerdi. Mesela, oruç tutmayı anlatırken hemen İslâm dünyasına uzanmıştı bir makalesinde ve şöyle demişti. "Oruç tutuyoruz. Çünkü, "Sizden önceki ümmetlere olduğu gibi size de oruç farz kılındı" emri açık ve kesin. Oruç tutuyoruz, Mekke-Medine arasında, Bedir çölünde. Ateş ve kılıç ortasında oruç tutuyoruz. Yemen'de, San'a'da, Şam'da, Halep'te oruç tutuyoruz. Medine'de, Sina'da oruç tutuyoruz. Mısır'da, Kandihar'da, Urfa'da, Gırnata'da oruç tutuyoruz... Oruçluyuz İran'da, oruçluyuz Afgan'da, Pakistan'da... Moro'da, Endonezya'da, Orta Afrika'da, Kuzey Avrupa'da hep oruçluyuz. Gölgede, güneşte, yazda, kışta, evde, işte hep oruçluyuz, suya ekmeğe... Katıksız akşamladığımızda da, ekmeksiz sahura erdiğimizde de oruçlu olduk. Buz gibi, billur gibi çeşmeler çağlarken, ona elimizi batırıp yüzümüzü ıslattığımız kavurucu yaz günlerinde günün on yedi saatinde bir yudumunu boğazımıza yaklaştırmaktan sakındık, sakınırız. Çünkü oruçluyuz. Çünkü orucun farz olduğunu biliriz... Ve biliriz, bir yudum suyun bile orucumuzu bozacağını. Bu şuurdadır yediden yetmişe mü'min insanımız". Ve anlatmaya devam etmişti orucu beliğ cümleleriyle: "Yedi-sekiz yaşındaki çocukken elimizde iftarlığımızı taşırız akşamlara kadar da ağzımıza değdirmeyiz bile, öyle kararlı ve iradeliyiz ki; seksenlik ihtiyarken bile, ikindi üstü bayılacak hâle geldiğimiz olur da oruç bozmayı aklımıza getirmek istemeyiz. Oruç tutuyoruz. Köyde, kasabada, şehirde... Çocuklar bekleşiyor, gün batınca damlarda müezzinin "Allahü ekber" demesini. Ve müjdeliyorlar, sofra başında mütevekkil ve gönülleri ümitle dolu bekleşen büyüklerini; "Okunduuu..." diye. pushfn('ads'); Çekiyor besmeleyi ağaç kaşığıyla dalıyor çorbaya hanenin en büyüğü. Tuzla, suyla yahut varsa zeytinle açıyor iftarını. Bulgur çorbası bitince kılıyoruz akşam namazını. Ve çocuklarız, kıyamıyoruz, iftarlığımızı yemeye, bitirmeye. Yaşlılarız, pilav ve mantıya dalıyoruz. Ve "Elhamdülillah" diyor yaslanıyoruz taş duvara. Gençleriz, soğuk suya hücum ediyor "oh" diyoruz, sonra "çok şükür" geliyor dilimize. Orta yaşlılarız, önce şükür ve temkin... Oruç tutuyoruz, kasabada, şehirde bir kat daha şenlikler ve esenliklerde. Oruçluyuz gölgeliğimiz var. İftarımızda buzlu suyumuz. Oruç tutuyoruz, kandillerin ışığına açılıyor gözlerimiz, vaizlerin öğüdüne tutkun kulaklarımız... Demirciyiz, bakkalız, işçiyiz, sucu, ekmekçiyiz, berber ve hamamcıyız. Körük ateşinde kavrulurken de, kızarmış ekmekleri dağıtırken de oruçluyuz. Hasret hasret bakarız suya, ekmeğe, meyveye, yemeğe... Ama bir andımız var, bozamayız. Bir irademiz var, kıramayız. Dudaklarımız çatlasa, karnımız kıvrandırsa da, bir bir ödevin gururuyla güneşin eğilip batı ufkuna kaymasını bekleriz. Oruç tutuyoruz çünkü. Gün batmadan, hoca tamam demeden bunu bozamayız. Boynumuz bükülür, gönlümüz burkulur, rengimiz sararır. pushfn('ads'); Oruç tutuyoruz ondört asırdır. Yedi kıtada yedi çağda hep oruçluyuz. Kandiller yandı, ezanlar okundu ondört asır. Kur'an'lar okundu, teravihler kılındı çağlar boyu; Medine'de, Kahire'de, Şam'da, Gırnata'da, İstanbul'da, Semerkand'da, Delhi'de... Oruçluyuz Kırım'da, Kafkas'ta, Sofya'da, Manastır'da... Oruç tutuyoruz elli yıllık Türkiye'de. Tanrı ululu günler geçti. Mum ve yağ kandilleri yerini elektrikler aldı. İhlasın yerini riya aldı. Artık biz oruç tutuyoruz, radyolar övgüsünü yapıyor. Ramazan konuşmalarında. Gazeteler konuşuyor Ramazan sayfalarında. Riya ve sömürü için. Biz yine oruç tutuyoruz onlara bakmadan. Oruç tutuyoruz, uyumadan, yemeden içmeden. Hep düşünerek çıkış günlerini. Gerçek oruçlara huruç günlerini. Oruç tutuyoruz söze, suya, ekmeğe; duyguya, aşka, ihlâsa, itimada... Oruç tutuyoruz, dosta, güvene, gönül açıklığıyla konuşana, gönül açarak konuşmaya... Oruç tutuyoruz, tabiî olan yiyeceğe, giyeceğe, Fikre, ilme, amele, sevgiye, akla ve ahlâka... Oruçluyuz, hiç açmamacasına, iftar saatine, ihtar saatine, büyük plânın büyük aşk ve yürekle ilân günüyle, tekbirlerle iftara kadar..." Ali Nar Hoca'nın bu anlatış tarzı, meselelere ümmetçi bakışını, aksiyoner yönünü, birlik ve beraberliğe verdiği önemi ve Müslümanlara motivasyon yükleme gayretini görecektir. İşte Ali Nar Hocamız "Kadir Gecesi"ni anlatırken de klasik metotlarla anlatmamıştı. "Kadir Gecesi'ne Gündem" demişti. Tıpkı bir toplantı gibi, seminer gibi "a) Açılış ve yoklama, b) Faaliyet ve Murakabe Raporları; Esaslar, c) Dayanaklar, d) Tenkidler ve Tesbitler, e) Dilek ve Temenniler, f) Kapanış". Kadir Gecesi'nin ciddi bir toplantı disiplininde geçirilmesi gerektiğinin altını çizmiş ve tek tek anlatmıştı, nedenini ve bu mübarek geceye dair görüşlerini şöyle dile getirmişti. KADİR GECESİ'NE GÜNDEM AÇILIŞ VE YOKLAMA: İnsan için zaman ve uzay öteden beri anlam ve değer taşıyagelmiştir. Beşerî sistemlerde ve ilkel toplumlarda gündüz eylem anıdır. Gecelerse pinekleme... Hilkate hitap eden kitabımız da; gündüzü maişet, geceyi istirahat vakti olarak tanıtır. "Nebe'" Sûresi'nde ise geceyi, "elbise" diye niteler. Ayıplara örtü, masumu hasmından saklayan perde... O bakımdan geceler de gündüzler kadar önemli; gerek organik hayat, gerek zihinsel (ruhî-vicdanî) hayat için. O yüzden de İlâhî kaynaktan gelen siyasî, idarî ve ahlâki ölçülerin sistemi olan dinleri gecelere ayrı özellik ve hayatiyet kazandırmıştır. Bu sayede, medenileşen toplumlar da geceleri kullanmışlardır. pushfn('ads'); a) Asıl ve özel olarak savaşlarda; hazırlık, intikal ve saldırı için elverişli şartı vermiştir geceler. b) Bozulan toplumlarda ise geceler, süfli emellerin tatmininde kullanılmaya başlanmıştır: Hırsızlık, ırz düşmanlığı, suikast ve plân için... c) Çağlar ilerledikçe de, ilkel toplumların kutsal ateş çevresindeki eğlencelerinden, evlerde, toplumun ahlâk ilkelerine uyamayanların tatmin zamanına geçiş yapıldı: Kumar, soygun, kan oynatma, sarhoş olma, bazı ev ve izbelerde yapılmaya başlamış; zamanla, şerliler çoğalınca ve yönetime el atınca da; özel salonlarda, lüks ve israf içinde sürmeye başladı. d) Doğrultulmuş toplumlarda ise geceler, belki gündüzlere denktir: İnsanın medenileşmesi, hayvanlıktan uzaklaşarak melekliğe yaklaşmasının uygun zamanı diye bilinmiştir!.. Madde plânında, gündüze sığmayan fetih işleminin en azından plânlan geceye kaydırılmışken, mânâ plânında da insanın ruh duruluğunu sağlamak için zikir (tefekkür), dua ve ibadeti için övülmüştür. İnsan tarih boyu, dinli yaşamıştır. Dinler hep bazı zamanları kutlu bilmiştir. Kutlu zamanlar, mutlu olay ve başlangıçlardan almış özelliğini. İslâm'ın mübarek gösterdiği zamanlar var: Cuma geceleri, bayram geceleri, Beraet, Mi'rac, Mevlid, Regaib geceleri hep böyle. Kadir Gecesi ise baş yeri tutuyor. Her birinde mutlu olay ve oluşlar var; Kadir Gecesi ise ittifakla, insanlığın kurtuluş kitabı Kur'ân-ı Kerîm'in dünya semasına toplu olarak indiği gece olarak bilinir. İsim ve ıstılah olarak "Kadr", kıymet, değer, değerli şey, takdir, güç yetirmek, ölçü, şeref, paye, sınırlama, tayin ve tahdid etme... anlamlarına gelen üç harfli kökten bir ifadedir. Konumuz açısından ise ilk mânâları bildirir ki; bu da özel olarak bu gecenin önemini bildiren sûre ve ayrıca bazı âyet-i kerîmelerden anlaşılmaktadır. FAALİYET VE MURAKABE RAPORLARI; ESASLAR 1- "Şüphesiz biz O (Kur'an)'nu Kadir Gecesi'nde indirdik. Sana, "Leyle-i Kadr"in kadrini tanıtan nedir veya Kadir Gecesi'nden ne anlıyorsun O, Kadir Gecesi'nin bin aydan hayırlı olduğu! O gece Cebrail ve melekler belli bir maksatla sürekli inerler Rablerinin izniyle. O fecrin doğuşuna dek kurtuluş ve bereket ânıdır" (Kadir Sûresi, 1-5) 2- "Ramazan ayı, kendisinde Kur'an'ın indiği zaman. İnsanlara hidâyet; Hûda ve furkandan açık deliller taşıyan an..." (Bakara Sûresi, 185) 3- "Biz onu, mübarek bir gecede indirdik. Biz onunla gözleri açıyor, uyarıyorduk! İşte o anda en çetin ve derin problemler halledilir"