Ali Nar Hoca Külliyâtı
Ali Nar Hoca'mızın düşünce yapısı incelendiğinde Peygamber Efendimiz (sav), Ashab-ı Kiram efendilerimiz ile onlardan sonra gelen salihlerin bize ulaştırdığı İslâm/Ehl-i Sünnet Akâidi'ne yapılan saldırılar karşısında dik durduğu; dinde reform ve dinlerarası diyalog gibi İslâm'ın içini boşaltmaya yönelik cereyanlarla kıyasıya mücâdele ettiği görülecektir.
Merhum Ali Nar Hoca, kısıtlı imkânlarıyla fırsat bulduğu her platformda dinde reformist tavırlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir. Yazdığı kitaplarda ve çıkarttığı dergilerde sürekli modernistleri tenkid etmiştir. Doğru ve hak bildiği yoldan dönmemiş, her zaman sırat-ı müstakim üzre yılmadan mücâdelesine devam etmiştir.
Ali Nar Hoca, yıllarca düşüncelerinden, yazdıklarından dolayı yalnızlaştırılmaya çalışılmıştır. Denilebilir ki, yalnızlaştırılma ve itibarsızlaştırma operasyonuna tabi tutulanların başında gelir. Eğer bu ülkede Ehl-i Sünnet'i tek başına kalma pahasına savunan birisi varsa ve efsaneleşecekse, o Ali Nar Hoca'dır.
Ali Nar Hoca, Ehl-i Sünnet itikadını topluma yerleştirmek için "İslâm İnancı" kitabını yazdı. 2006 yılında "Dinlerarası Diyalog Fitnesi" kitabını çıkarttı ve İslâm'ın tek din olduğunu ve Yahudi ve Hıristiyanlarla diyalog yapılamayacağını savundu. "Ehl-i Kitap Cennetlik mi" kitabını yazarak Yahudi ve Hıristiyanların Müslüman olmadan asla cennete gidemeyeceklerini delilleriyle ortaya koydu. Yazdığı "Dinde Yenilikçiler ve Buluşma Noktaları" kitabında günümüzde dinde reform ve dinlerarası diyalog gayreti içinde olanların görüşlerini eleştirdi. "Büyük Kavga" kitabında dinde reformist ve diyalogculara ilmi cevaplar verdi. Kitapta Hayrettin Karaman, Süleyman Ateş, M.Said Hatiboğlu gibi birçoklarının ifsaadlarına reddiyeler yazan Ali Nar Hoca, sahih İslâm inancının müdafaasını yaptı. Mayıs 2008'de Ehl-i Sünnet'i savunmak ve İslâm dininde reform çalışmalarına bir tepki olarak "Doğru Yorum" gazetesini çıkarttı. Ali Nar Hoca'nın yarım asırlık yazarlık geçmişinde yaptığı en büyük hizmetlerinden birisi hiç şüphesiz "Doğru Yorum" gazetesidir.
Ali Nar Hoca, "akaidci" kimliğiyle bir taraftan İslâm müdafaası yaparken, diğer yandan edebiyatçı kimliğiyle Türkiye'de "İslâmî Edebiyat" çığırını açmıştır.
Ali Nar Hoca, İslâm'ın güzelliklerini topluma tebliğ edebilmek için "İslâmî Edebiyat"ı benimsemiş, bu yolla geniş kitlelere mesaj vermek için çabalamış ve Türkiye'de İslâmî Edebiyat'ın öncüsü, üstadı olmuştur. Türkiye'de İslâmî Edebiyat kavramını ilk kullanan, yaygınlaştıran, sistemleştiren Ali Nar Hoca'dır. 1986 yılında Hindistan ziyaretinde Şeyh Nedvi'yle görüştükten sonra Türkiye'de İslâmî Edebiyat çığırını açmış, 1989 yılında Türkiye'de İslâmî Edebiyat dergisini kurmuştur. Bu kavramı Türkiye'de yerleştirmek maksadıyla dergiden sonra 1996 yılında "İslâmî İlimler, Kültür ve Edebiyat Vakfı (İSEV)"nı kurmuştur.
Ali Nar Hoca, edebiyatçı kimliğiyle çok önemli işler yapmıştır. Bu bağlamda Türkiye'de ve İslâm dünyasında ilk ütopik roman olan "Arılar Ülkesi"ni yazmıştır. Sosyal-siyasal içerikli bir ütopik roman olan Arılar Ülkesi, arı sembolüyle Türk milletinin ve özgürlük savaşı veren toplumların son asırdaki macerasını anlatmaktadır.
Türkiye'de ve İslâm dünyasında ilk bilim-kurgu romanı olan "Uzay Çiftçileri"ni yazdı. Eylül 1988 yılında yayınlanan Uzay Çiftçileri romanı, İslâm dünyasındaki ilk bilim-kurgu romanı olma özelliğinin yanı sıra son yıllarda yapılan sinema filmlerinin de esin kaynağı olmuştur. Bu yönüyle Türk sinemasını da etkilemiştir. Sanatçı Mehmet Esen, Cem Yılmaz'ın GORA ve AROG filmlerini Ali Nar'ın Uzay Çiftçileri romanından esinlendiğini / kopya ettiğini açıklamaktadır.
Ali Nar Hoca, yazdığı piyeslerle de edebiyata katkı sunmuştur. 1974 yılında ilk basılan piyesi "Fetih", 1978'de "Koro" ya da "Devrimci Öğretmen", 1979'da "Muhtar Kafası", 1985'te "Nasreddin Hoca'dan Öğüt", "S.Bin Müseyyeb'in Hayır Dediği Gün" ve 1991'de yazdığı "Ruh Paraziti"/ya da "Porselen Dişli Bürokrat" ve "Hortlaklar" piyesleri Müslüman gençliğin yetişmesine katkı sağlamış ve büyük bir boşluğu doldurmuştur.
Ali Nar Hoca'nın hikâyeciliği, romancılığı kadar yalındır. 1989 yılında yayınladığı "Muhtarnâme"de mizahi hikâyeciliği denemiş, 1990'da hikâyelerini topladığı "Dağ Pınarı (Kan Denizi)" kitabını neşretmiştir. 1991'de "Bir Demet Yasemin" adıyla çocuk hikâyelerinden oluşan kitabını neşretmiştir.
Ali Nar Hoca'nın yazı hayatında günlük ve gezi notları önemli yer tutar. Ortadoğu ülkelerini ziyareti sırasında tanıyıp dinlediklerini, oraların tabanından derlediklerini "Ortadoğu Günlüğü" adıyla bir seyahatname veya günlük olarak yazıp neşretmiştir. 1986 yılında Hindistan, Singapur, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya, Avustralya, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Fas ziyaretlerindeki intibalarını konu edindiği gezi notlarını 2005'te "Yedi İklim Dört Kıta 1 (Uzakdoğu Avrupa), "Yedi İklim Dört Kıta-2 (Ortadoğu-Afrika)" adıyla neşretmiştir.