Esir olmaz bu Tıbbiye!

Bugün "14 Mart Tıp Bayramı" Bugün fedakâr doktorlarımız başta olmak üzere tüm sağlık personelinin bayramı...Bugün konumuz "14 Mart Tıp Bayramı"nın tarihi... "14 Mart Tıp Bayramı"nın tarihi Tıbbiye'nin tarihidir; Tıbbiye'nin tarihi ise Türkiye'nin çağdaşlaşma ve bağımsızlık mücadelesinin önsözüdür.Mektebi TıbbiyeTIBBİYE'NİN KURULUŞU Modernleşmeci Osmanlı Padişahı II. Mahmut, 17 Haziran 1826'da "Yeniçeri Ocağı"nı kaldırdı. "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adlı yeni bir ordu kurdu. II. Mahmut, yeni orduya tayin edilen hekimlerin yeterli bilgiye sahip olmamaları nedeniyle İstanbul'da bir askeri tıp okulu ve bir cerrahhane kurulmasına karar verdi.14 Mart 1827'de "Tıbhane-i Amire", 1832'de de "Cerrahhane-i Mamure" açıldı. 1836'da bu iki okul birleştirilerek, "Mekteb-i Tıbbiye" (Tıp Okulu) adını aldı. Sonra okul, Batı'daki benzerlerine göre modernleştirilerek 17 Şubat 1839'da Galatasaray'da "Mekteb-i Tıbbıye-i Adliye-i Şahane" adıyla yeniden açıldı.II. Mahmut, Tıbbiye'nin açılışında yaptığı konuşmada modern tıp öğretimine vurgu yaptı: Eldeki Arapça kitaplar yetersiz olduğundan bu okulda önceleri derslerin Fransızca işleneceğini söyledi. "Beklemeye vaktimiz yoktur. Yurdumuzun ve ordularımızın büyük ihtiyacı olan hekimleri bir an önce yetiştirmek ve Türkçe tıp kitapları meydana getirmek zorundayız" dedi. "Avrupa'nın birinci sınıf hekimlerinden gayet yetenekli ve bilgili bir kişi olan Muallim-i Evvel (Ordinaryüs Profesör) Dr. Charles Ambroise Bernard'ı özellikle getirttiğini" söyledi. "Kendisinden ve öteki hocalardan hekimlik öğrenin ve yavaş yavaş Türk dili üzerine bu ilmi yayın. Çünkü yabancı olarak ve tabip sıfatı ile birçok neidüğü belirsiz kişilerin yurdumuzda yerleşmesinden, şurada burada şarlatanlık yapmalarından memnun değilim" dedi. (Uğurlu, s.2; Berkes, s.185-186)II. MahmutII. Mahmut, Tıbbiye'yi bilimsel bir anlayışla kurdu. Bir gün burada tıp öğretiminin Türkçe verilmesini istiyordu. Hangi dinden olursa olsun, bütün Osmanlı uyruklu kişileri buraya kabul edeceğini de duyurdu. Çok geçmeden II. Mahmut'un öngörüsü gerçekleşti. 1866'da Tıbbiye'de öğretim dili Türkçe oldu. Dr. Bernard, Tıbbiye öğrencileri için Türkçe'ye çevrilen kitaplar yazdı. Okula Avrupa'dan koleksiyonlar ve laboratuvar malzemeleri getirtti. Tıbbiye yıllar içinde çağdaş bir tıp okulu haline geldi. İçinde fizik ve kimya laboratuvarı, kemikhane, nebatat (botanik) bahçesi ve zengin bir kütüphane kuruldu.Tıbbiye ilk mezunlarını 1843'te verdi. Okulun eğitim öğretim süresi 9 yıla çıkarıldı. Avrupa'ya tıp mezunları gönderilmeye başlandı. İslam dünyasında insan cesetleri üstünde otopsi yapmak yasak olmasına rağmen Tıbbiye'de 1841'den itibaren insan kadavraları da kullanılmaya başlandı.1847'de Tıbbiye'yi ziyaret eden MacFarlane, okulda öğrencilerin kadavralar üzerinde çalıştıklarını gördü. MacFarlane'ın anlattığına göre Tıbbiye'de Paris, Londra ve Viyana'da bulunabilecek en yeni araçlar vardı. Ayrıca okul, küçük fakat iyi bir bitki koleksiyonu, bir tabiat müzesi, jeolojik örnekler koleksiyonu, çok yeterli bir tıp kitaplığı, elektrik aletleri, pil bataryaları, hidrolik basınç aletleri, her türlü deney araç gerecinin bulunduğu bir laboratuvara sahipti. Uzun ve havadar bir galeride Paris'te ve Viyana'da yapılmış botanik gravürleri ve renkli resimler asılıydı. Ayrıca bir kimya laboratuvarı vardı. MacFarlane kütüphaneyi incelediğinde çok şaşırdığını yazıyor. Çoğu Fransızca olan kitaplar arasında Fransız Devrimini hazırlayan ünlü materyalist filozofların kitapları da vardır. MacFarlane,"Çoktan beri bu kadar düpedüz materyalizm kitapları toplayan bir koleksiyon görmemiştim" diyor. (Berkes, s. 232)Mektebi Tıbbiye'de çağdaş anlamda en kapsamlı yenilik ise 1933'te Üniversite Reformu sırasında yapıldı. Okul her bakımdan modernleştirildi.Sözün kısası Tıbbiye, Türkiye'de, özelde modern tıp biliminin, genelde pozitif bilimlerin, akılcı ve bilimsel düşüncenin karargâhı oldu.Tıbbiyelilerin Vatan ve Hürriyet Mücadelesi: "Şeref Kurbanları"Tıbbiye öğrencileri, okullarının bilimsel ortamından fazlaca etkilendiler. Akla ve bilime önem verdiler. Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam, "Nasıl Okudum" adlı kitabında şöyle diyor: "Tıbbiyeli Garp ile Şarkın farkını bilen ve geriliğimizin derin acısını duyan insandı. Bu sebepten Tıbbiye Mektebi vatanseverliğin, hürriyet aşkının, şark miskinliğinden kurtulma, ilerleme, bir an önce yüksek bir medeniyet seviyesine ulaşmış memleketlere yetişme cehdinin bir yuvası olmuştu. (...) Abdülhamit, tıbbiyelileri sevmez, onlardan korkar, çekinir ve onlara karşı şiddetli bir baskı yapardı" (Sağlam, s.56-57)Tıbbiyeliler 19. yüzyılın sonunda devleti kurtarmak için siyasi mücadeleye atıldılar. Fransız Devrimi'nin 100. yıl dönümünde, 1889'da, Tıbbiye öğrencilerinden İbrahim Temo, İshak Sukuti, Abdullah Cevdet ve Çerkes Mehmet Reşid, gizlice "İttihad-ı Osmani Cemiyeti"ni kurdular. Cemiyetin kuruluş amacı II. Abdülhamit'in baskı düzenini yıkarak hürriyetin ilan edilmesini sağlamaktı. "İttihad-ı Osmanî Cemiyeti" İstanbul'daki sivil ve askeri diğer yüksekokul öğrencileri arasında taraftar kazanarak hızla büyüdü.Bu cemiyet daha sonra "İttihat ve Terakki Cemiyeti"ne dönüştü. Atatürk, 1905'te Şam'da Tıbbiyeli Dr. Mustafa (Elvan Cantekin)'in evinde "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdu.Cumhuriyet Gazetesi, 15 Mart 1938, s. 3II. Abdülhamit istibdadına başkaldıran 32 Tıbbiyeli, II. Abdülhamit tarafından, Şeref Vapuru'yla Trablusgarp-Fizan'a sürgün edildi. Toplam 77 kişilik bu sürgünlere "Şeref Kurbanları" dendi. (Ağababa, s. 60.) Ahmet Bedevi Kuran'ın aktardığına göre Tıbbiyeliler, 22 Birincikanun 1323 (1907) sabahı Askeri Tıbbiye'nin koridor pencereleri arasındaki büyük ve geniş çıkıntılara kömürle şöyle yazdılar: "Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat! Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm!" (Kuran, s. 211.)Tıbbiyelilerin başlattıkları hürriyet mücadelesi 1908'de II. Meşrutiyetin ilanıyla başarıya ulaştı. 22 Aralık 1908'de sürgünden dönen Tıbbiyeliler, bu sefer Haydarpaşa'da saat kulesine "Esir olmaz bu Tıbbiye!" pankartını astılar. Tıbbiyeliler, Meşrutiyet döneminde de vatan ve hürriyet mücadelesini sürdürdüler. 1911 ve 1912'de Trablusgarp ve Balkan Savaşlarına katılanlar oldu. Bu sırada İslamcılık ve Osmanlıcılık akımlarının işe yaramadığını gören Tıbbiyeliler, Türkçülüğe yöneldiler. (Büken, s. 792) 190 askeri Tıbbiyelinin imzasıyla 1911'de "Türk Ocakları"nın temeli atıldı. Dr. Reşit Galip'ler bu ocaklardan yetişti.14 Mart 1919 Tıbbiye Toplantısı ve Tıbbiyeli Hikmet13 Kasım 1918'de İtilaf devletleri İstanbul'u fiilen işgal ettiler. 3 Şubat 1919'da İngilizler Tıbbiye'ye el koydular. İşte o zor işgal günlerinde Tıbbiyeli üçüncü sınıf öğrencilerinden Sırrı, Kâzım, İsmail, Yusuf, Müfit ve Hikmet bir araya gelerek İngiliz işgaline karşı bir protesto toplantısı yapmaya karar verdiler. 14 Mart'ta "Tıphane-i Amire"nin 92. kuruluş yılını kutlamak için okul yönetiminden izin istediler. Amaçları aslında işgali protesto etmekti. Tıbbiyeliler, 14 Mart 1919 Cuma günü büyük salonda toplandılar. Bu arada okulun iki saat kulesi arasına devasa bir Türk Bayrağı astılar. Dr. Besim Ömer Paşa, Dr. Akil Muhtar ve birçok diğer müderris de toplantıya katıldı. Tıbbiyeliler o gün hem Tıbbiye'nin kuruluşunu kutladılar, hem işgali protesto ettiler. İngilizler fazla dayanamadı; şiddet kullanarak toplantıyı dağıttılar, birçok öğrenciyi tutukladılar.14 Mart 1919, Tıbbiyelilerin, İzmir'in işgalinden iki ay kadar önce, emperyalizme karşı ilk direniş ateşini yaktıkları gündür.Tıbbiyeliler, 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali sonrasında da direniş mitingleri yapılmasını istediler. "Kahramanlıkla ölmeyi tercih ediyoruz. Miting istiyoruz. Umum Darülfünunlara, âlemi insaniyete hitap edilmesini istiyoruz," şeklinde bir açıklama yaptılar. (Arıburnu, s.9) Tıbbiyelilerin İstanbul'daki 14 Mart 1919 protestosunu, 18 Mayıs 1919 Darülfünun Mitingi ve 23 Mayıs 1919 Sultanahmet Mitingi izledi.19 Mayıs 1919'da Atatürk'le birlikte Bandırma Vapuru'yla İstanbul'dan Samsun'a gidenler arasında üç de Tıbbiyeli vardı. Bunlar, Tabip Albay İbrahim Tali (Öngören), Tabip Binbaşı Refik (Saydam) ve Tabip Yüzbaşı Behçet Adil (Feyzioğlu)'ydu.Tıbbiyeli Hikmet Mehmet BoranTıbbiyeliler, Anadolu'da Atatürk'ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'na tam destek verdiler. Üçüncü sınıf öğrencilerinden Yusuf ve Hikmet Beyleri, Sivas Kongresi'ne delege olarak seçtiler. Ancak Sivas'a iki kişi gönderecek kadar para bulamadıklarından kongreye sadece Hikmet Mehmet (Boran) Bey'i gönderebildiler. Hikmet Bey, "İzmir Faciaları" adlı bir kitabı da yanında götürüp delegelere dağıttı.Sivas Kongresi'nde manda isteyenlere sert tepki gösteren Tıbbiyeli Hikmet, Atatürk'ün de bulunduğu bir toplantıda yüksek sesle şunları söyledi: "Paşam, delegesi bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler.