Diyanet başkanına hutbe cevabı

Geçtiğimiz hafta gazetemizin değerli yazarlarından Saygı Öztürk, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'a, "Hutbelerde Atatürk'ün adı niye yok" diye sordu. Bu soruya Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Merhumun kendisi istememiş!" diyerek yanıt verdi. Erbaş, bu iddiasına kanıt olarak da 5 Mart 1924 tarihli, Atatürk imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi'ni gösterdi. Osmanlıca orijinali Cumhuriyet Arşivinde bulunan o kararnamede günümüz Türkçesiyle aynen şöyle yazıyor: "Bundan sonra camilerde hutbelerde isim söylenmeksizin 'millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesine' karar kılınmış ve bu karar bütün vilayetlere İçişleri Bakanlığı'nca tebliğ edilmesi için havale edilmiştir." Erbaş, bu kararnameyi şöyle yorumluyor: "Gösterdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istemiş! Daha sonraki süreçte de hiç hutbelere yazılmamış! Ben 50 senedir cumaya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. (...) Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş!" Erbaş, daha da ileri giderek camilerde hutbede Atatürk'ün adının anılması, "Atatürk'ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir!" diyor.Ancak Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş doğruyu söylemiyor. Diyanet İşleri Başkanı, tarihi belgeyi çarpıtıp yanlış yorumluyor.Aslında Diyanet İşleri Başkanı'nın bu çarpıtmasına geçtiğimiz hafta içinde belgelerle cevap verdim. (Bakınız. Saygı Öztürk, Diyanet Hutbe Kararnamesini Yanlış Yorumluyor, 29 Mart 2022) Ancak tarihe not düşmek adına, bugün bir kere daha kendisine belgelerle cevap vereceğim.HUTBEDE AD OKUNMASIÖncelikle saltanat, hilafet döneminde her cuma hutbesinde sultanhalifenin adının okunması ile belli özel günlerde hutbelerde devlet büyüklerinin veya bazı kişilerin adının anılması çok başka şeylerdir.Birincisi: Osmanlı'da hutbelerde sultanhalifelerin adı okunurdu. Bu bir gelenekti. 3 Mart 1924'te halifelik kaldırılınca, 5 Mart 1924 tarihli bir kararla- çok doğal olarak- olmayan halifenin adının hutbelerde anılmasına da son verildi.İkincisi: Özel günlerde bir kişiyi saygıyla anmak için hutbede adının geçirilmesi söz konusudur. Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün 18 Martlar, 19 Mayıslar, 23 Nisanlar, 30 Ağustoslar ve 10 Kasımlar gibi özel günlerde hutbelerde anılması bu cümledendir. Bu tür özel günlerde Atatürk'ün adının hutbelerde geçirilmesini yasaklayan hiçbir "dinsel" veya "kanuni" hüküm yoktur.Soru şudur: Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş, hutbelerde sultanhalifelerin adlarının okunması geleneği ile bazı özel günlerde bir kişiyi saygıyla anmak için o kişinin adının hutbede geçirilmesinin birbirinden çok farklı şeyler olduğunu bilmiyor mu"Hutbelerde isim zikredilmesin" denilen 5 Mart 1924 tarihli Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu Kararı. BCA, 30.18.1.1-9.15.13.O Kararda Kastedilen Atatürk Değil, Halife Abdülmecit'tir.Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün, 5 Mart 1924 tarihli bir kararnameyle hutbelerde kendi adının anılmasını istemediğini söylüyor. Ancak, 5 Mart 1924 tarihli o kararda isminin anılmaması istenen kişi ATATÜRK değil, HALİFE ABDÜLMECİT'TİR.Şöyle ki:3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldı. Halifenin yurt dışına sürgün edilmesine karar verildi. Doğal olarak artık var olmayan halifenin adının hutbelerde anılması da söz konusu olamazdı. Bu nedenle halifelik kaldırıldıktan iki gün sonra 5 Mart 1924'te, Atatürk imzalı bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle "Bundan böyle hutbelerde isim zikredilmeden milletin ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi" kararı alındı. Böylece hutbelerde HALİFENİN İSMİNİN ANILMAMASINA karar verildi. İşte, Diyanet İşleri Başkanı'nın "Belgesi de var! Atatürk hutbelerde kendi isminin anılmasını istememiş!" dediği belge bu!Ancak bu belge, yani 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, hutbelerde bundan böyle "halifenin isminin geçmemesi için" alınmıştır. Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş'ın iddia ettiği gibi bu kararın camilerde, hutbelerde "Atatürk'ün isminin anılmamasıyla" hiçbir ilgisi yoktur.İşte Kesin KanıtlarHer ne kadar Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş halka açıklamasa da, 5 Mart 1924 tarihli kararda "hutbelerde isim zikredilmeden" denilirken kastedilen ismin HALİFENİN İSMİ olduğunu kesin olarak kanıtlayan belgeler Cumhuriyet Arşivi'ndedir.İşte, Diyanet İşleri Başkanı'nın halka açıklamadığı o belgelerden bazıları:5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararının ardından, 6 Mart 1924 tarihli bir belgede, "Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesinin ilgililere tebliği" isteniyor.Bu belgede geçen "halife ve hilafet mevcut olmadığından" ifadesiyle açıkça hutbelerde artık HALİFENİN ADININ ANILMAMASI istenmektedir.Cumhuriyet Arşivi'nde buna benzer başka belgeler de var. Örneğin, 7 Mart 1924 tarihli başka bir belgede de "Halifenin durumu ve halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla hutbelerde -isim zikredilmeksizin- "millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dair dua edilmesi" istenmektedir. (Cumhuriyet Arşivi: 51.0.0.0-2.1.30, 7 Mart 1924) Burada da "halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla" denilerek açıkça hutbelerde artık HALİFENİN ADININ ANILMAMASI istenmektedir.Yani, Diyanet İşleri Başkanı'nın iddia ettiği gibi konunun Atatürk'le bir ilgisi yoktur; konu kaldırılan halife ile, dolayısıyla son halife Abdülmecit Efendi ile ilgilidir. 3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldıktan sonra, 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi'nde, 6 Mart 1924 ve 7 Mart 1924 tarihli belgelerde "isim zikredilmesin" denilirken kastedilen HALİFENİN İSMİDİR.Tekrar başa dönersek: Hutbelerde ad okunması saltanathilafet döneminin âdetiydi. Atatürk, saltanat ve hilafeti kaldırıp laik bir devlet kurdu. Halifeliği kaldırdıktan sonra da "Her Cuma hutbesinde halifenin adı yerine benim adımı anın!" da demedi. Tabii ki Cumhuriyet döneminde, saltanathilafet dönemlerindeki gibi her cuma hutbesinde Atatürk'ün adı anılmıyor. Zaten laik bir ülkede devlet adamlarının sultanhalifeler gibi her hutbede adı geçmez. Atatürk de bunu istememiş. Ancak 10 Kasım, 29 Ekim, 30 Ağustos, 18 Mart gibi özel günlerde hutbelerde Atatürk'ün adının anılması saygının, minnetin bir ifadesidir ve bunun önünde hiçbir engel yoktur."Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesini" isteyen belge (BCA, 51.0.0.0-2.12.8, 6 Mart 1924)Bir Zamanlar Camilerde Atatürk'ün Adı AnılırdıDiyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 5 Mart 1924 tarihli Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu kararından sonra Atatürk'ün adının "hutbelerde hiç yazılmadığını" iddia ediyor. "Ben 50 senedir Cumaya gidiyorum, pek hatırlamıyorum!" diyor. Oysa bu iddiası da doğru değil!3 Mart 1924'te halifelik kaldırıldı. 5 Mart 1924 tarihli ve Cumhurbaşkanı Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu kararında, -artık halifelik kaldırıldığı için- bundan sonra hutbelerde halifeye değil, "millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi" istendi. "Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi" bağlamında, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren 29 Ekim, 30 Ağustos, 10 Kasım gibi özel günlerde camilerde Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten rahmetle, minnetle söz edildi.Atatürk döneminin tanıklarından Ercüment Demirer, ilk baskısı 1968'de