Büyükdere Havalimanı

İstanbul'da yaşayan çok az insan bir dönem Büyükdere Koyu'nun havalimanı olarak kullanıldığını bilir. Aero Espresso ilk uçuşunu 1 Ağustos 1926 günü Brindisi-Atina-İstanbul arasında gerçekleştirir. 29 Aralık 1926 günü askıya alınan seferler 1928 yılında düzenli hâle gelir ve yıl içinde 210 uçuş gerçekleştirilerek1111 yolcu taşınır.

"Petra Dikaia'nın (Kefeliköy) yakınında Bathykopos (Derin Koy) vardır. Sadece, en iç girintisinin hatlarının güzelliği ve enine boyuna uzanan kumsalı nedeniyle değil, denizin çok derin oluşu nedeniyle de bu adı almıştır. Nitekim en yakınındaki kıyının yamaçları dik ve sarptır. Koyla aynı adı taşıyan bir dere koya akar. Burada Megaralı kahraman Saron'nun sunağı ve bir dalyan vardır."

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Boğaziçi'nin kuzeye doğru en büyük yerleşim alanlarından biri olan Büyükdere'den yaklaşık bin sekiz yüz yıl önce Dionysios Byzantios bu sözlerle bahseder. Çok uzun yıllar boyunca şehirle organik bağları olmayan bu yerleşim alanı, büyük oranda balıkçılıkla geçinerek kendi içinde gelişir. 1544-1547 yılları arasında İstanbul'da kalan Petrus Gyllius, Büyükdere'nin bulunduğu alana, yaşlıların Kalos Agros (Güzel Kır), gençlerin ise Kalos Abros () dediğinden söz eder. Türklerin, "Büyük dere" anlamına gelen "Biutere" dedikleri bu alanda, balıkçılığın yanı sıra büyük oranda bahçe ve bostan tarımı da yapılmaktır.

Evliya Çelebi, Sultan, Sultan I. Selim ve daha sonra Sultan II. Selim'in bu bölgeyi avlanmak üzere kullandığını, vadi içinin bol ağaçlı sık bir orman olduğunu yazar. Bin kadar derli toplu ev olan yerleşmede bir Müslüman mahallesi, yedi mahallede balıkçı, gemici ve bağcı gayrimüslim evi bulunduğunu belirtir.

Platane Gottfriend von Bouillon

Büyükdere'nin Kefeliköy'e komşu derenin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş bölümündeki büyük çayır her dönem mesire ve eğlence yeri olmuştur. Bu çayırdaki bir çınar ağacı ise çok meşhurdur. Birinci Haçlı Seferi (1096-1099) sırasında İstanbul'dan geçen Haçlı Ordusu komutanlarından Godefroy de Bouillon'un (1060-1100) bu ağacın gölgesi altında karargâh kurduğu rivayet edilir. Kimin ne zaman nerede söylediği bilinmeyen bu yakıştırma o kadar rağbet bulur ki Moltke tarafından 1836-1837 yıllarında hazırlanan Boğaziçi haritasında "Godefroy de Bouillon Çınarı Platane Gottfriends von Bouillon" olarak anılmaktadır. Platanaceae türünden, Latince "Platanus orientalis" adıyla bilinen çınar ağacı, iki çeneklilerden, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı, büyük ve gösterişli bir ağaçtır. Meyvesi yoktur ve elyafı gevşek dokulu olduğu için kereste olarak kullanımı uygun değildir, ancak çok güzel bir dokusu olduğu için kaplama malzemesi olarak kullanılmaktadır. Kışın yapraklarını döken, bahar aylarından itibaren yoğun yaprakla kaplanan çınar ağacı, büyük gölgesi nedeniyle süs ağacı olarak kullanılmakta olup ülkemizde devasa boyutlara ulaşan çok sayıda örneğe sahiptir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

"Godefroy de Bouillon çınarı" olarak da anılan, yerel halk arasında ise "Yedi kardeşler çınarı" adıyla bilinen bu anıt ağaçlar topluluğu ve altında yer alan kahvehane Birinci Dünya Savaşı sırasında çıkan yangın sonucu tahrip olur, kuruyan ağaçlar da bir süre sonra kesilerek ortadan kaldırılır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Deniz uçakları

İstanbul'da yaşayan çok az insan bir dönem Büyükdere Koyu'nun havalimanı olarak kullanıldığını bilir. İşte size İstanbul'a dair bir hikâye daha George Cayley ve Otto Lilienthal'in yaptığı çalışmaları geliştiren Orville Wright ve Wilbur Wright Kardeşler, 17 Aralık 1903 günü "Havadan ağır ilk sürekli ve kontrollu" uçuşu gerçekleştirirler. Kısa süre içinde önceleri tayyare, günümüzde ise uçak adı verilen bu araç hızla geliştirilir ve insanlığın hizmetine sunulur. Birinci Dünya Savaşı sırasında sınırlı da olsa uçak kullanımının getirdiği avantaj, onun bir askerî araç olarak ne kadar faydalı olduğunu ve geliştirildiği takdirde büyük bir güç hâline geleceği görülür. Önceleri özellikle posta hizmetlerinde kullanılan uçaklar, kısa bir süre içinde insan taşıma hizmetlerinde de kullanılmaya başlanır ve bazı rotalarda düzenli seferler oluşturulur.

Artık unutulsa da bu düzenli uçuşlardan biri de İtalya'nın Brindisi şehri ile İstanbul arasındaki seferdir. Cumhuriyetimizin ilanına müteakip Yeni Türkiye dünya gündeminde daha fazla yer almaya başlar. Alman ve Fransız havacılık şirketleri, Avrupa'nın önemli şehirleri ile İstanbul arasında geleneksel uçaklarla yapılacak seferler için çaba gösterirken, İtalyan Aero Espresso (La Societ? Anonima Aero Espresso Italiana) firmasının deniz uçakları ile yapılacak seferler konusunda yaptığı girişim olumlu sonuçlanır. Aero Espresso firması ile Türk hükûmeti arasında 27 Ağustos 1924 günü bir anlaşma imzalanır. Bu anlaşma ile söz konusu firmaya yirmi yıl süresince imtiyaz verilmektedir. Türk hükûmetinin on yılın sonunda, 30 Aralık 1935 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere altı ay önceden haber vermek şartıyla bu sözleşmeyi feshetme hakkı bulunmaktadır.