Boğaz'ın en eski Osmanlı yapısı olan Anadolu Hisarı, kuruluşundan bugüne uzanan serüveninde fetihlerin, ihmallerin ve eksik onarımların izlerini taşır. Bu yazı, taşın hafızasında kalanları ve kaybolan mimari bütünlüğü yeniden hatırlatmayı amaçlıyor…
Bizim Göksu havalisine yerleşmemiz, Sultan Yıldırım Bayezid döneminde (1389-1402), muhtemelen 1395 veya en geç 1397 tarihinde Konstantinopolis'in üçüncü kuşatması sırasında gerçekleşir. Âşık Paşazâde, "Tevârîh-i Âli Osmân" isimli eserinde; "Padişah büyük bir ordu toplayarak İstanbul üzerine geldi. Kocaeli'nden Yoros'a çıktı. Ayrıca Yahşi Bey'i gönderdi. Şile'ye gelip anlaşarak şehri aldı, Padişah Yoros'a geçti. Sonra Boğazkesen'in üst yanında bir hisar yaptı. Güzelcehisar derler. Kale tamamlanınca içine asker koyarak kuvvetli şekilde kapattı" yazmaktadır.
Güzelcehisar'dan Anadolu Hisarı'na
Güzelcehisar'ın yapım tarihi konusunda farklı yorumlar vardır. Hisarın yapım tarihi en erken 1390-1391, en geç 1396-1397 olmalıdır. Dönemin kaynakları ayrıntılı biçimde incelenerek İstanbul'daki bu ilk yapımızın kesin yapılış tarihinin tespit edilmesi gerekir. Günümüzde genellikle "Anadolu Hisarı" adıyla tanınan bu yapının geçmişte pek çok adı olmuştur. İlk yapıldığı dönemde "Güzelcehisar", "Gözlüce Hisar", "Yenice Kal'a", "Akça Hisar" ve "Güzelhisar" adlarıyla anılmıştır. Göksu'nun Boğaz'a döküldüğü, dere yatağına paralel uzanan dil üzerinde yapılmıştır. Yapıldığı dönemde deniz kıyısında olan yapı, zamanla derenin getirdiği alüvyonların oluşturduğu alan üzerinde gelişen yapılaşma nedeniyle deniz kıyısından uzaklaşmıştır.
Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan iç kale (ahmedek), yaklaşık 20 x 24 metre ebadında, bozuk dikdörtgen planlı bir yapıdır. İç kalenin Göksu kıyısında, 8.70 x 10.50 metre ebadında, dört katlı bir yapı yer almaktadır. İstanbul'un fethi öncesinde Fatih Sultan Mehmed, Rumeli Hisarı'nın yapım çalışmaları sırasında Anadolu Hisarı'nı da büyütür; bir hisarpeçe ile üç burç yaptırır. Yer yer on ile on beş metre yüksekliğindeki hisar duvarları, bundan böyle savunma amacı yerine Boğaziçi'nden geçişi kontrol eden, hücum amaçlı kullanılır hâle getirilir. Anadolu Hisarı'nda yapılan bu son düzenlemeden çok kısa bir süre sonra İstanbul fethedilecek ve bu hisar, günümüze kadar fonksiyonsuz kalacaktır.
Evliya Çelebi'nin gözüyle
Evliya Çelebi, Anadolu Hisarı'nı "Deniz kıyısında Göksu nehrinin denize karıştığı yerde alçak kayalar üzere … tarihinde Fatih Sultan Mehmed yapısıdır. Şeddâdî yüksek yapı ve sağlam kaledir ancak küçüktür, büyüklüğü bin adımdır. Batıya bakan bir kapısı var, içinde dizdâr evi ve neferât evleri var. 200 timar ehli neferdir. Köyleri tamamen Kocaeli sancağındadır. Cephanesi deniz kıyısında karşı Rumelihisarı'na, Akıntıburnu'na bakan toplardır" sözleriyle anlatmaktadır.
1830'lu yıllara ait çeşitli İstanbul görünümlerini çizen Thomas Allom'un "İstanbul Manzaraları" adlı albümündeki metinleri kaleme alan Robert Walsh, gerek Anadolu Hisarı'nın gerekse Rumeli Hisarı'nın zaman içinde ihmaller nedeniyle birer harabeye dönüştüğünden söz etmektedir.
Gravürlerde kalan bir görünüm
Thomas Allom'un çizdiği gravürde hisarın büyük oranda harap olduğu, ana yapı ve burçların üzerindeki külahların artık olmadığı görülmektedir. Buna karşın, Charles Pertusier'in kitabında yer alan gravürleri çizen ve 1796-1827 tarihleri arasında İstanbul'da bulunan mimar M. Fr. Preaulx'un desenlerinde gerek hisarın gerekse hisarpeçenin burçları üzerinde külahlar bulunmaktadır. 1835-1836 tarihlerinde John Lewis tarafından çizilen gravürde de söz konusu külahların var olduğu görülmektedir. Muhtemelen XVIII. yüzyılın sonlarında veya XIX. yüzyılın başlarında yok olan külahlar, bazı çizerler tarafından daha önceki dönemlerde çizilen görüntüler esas alınarak tekrarlanmış olmalıdır. Büyük bir olasılıkla bir yangın ya da ordunun kurşuna olan ihtiyacı nedeniyle sökülerek ortadan kaldırılan bu külahlar, hisarın ilk görünümünden büyük ölçüde uzaklaşmasına yol açmıştır.
Hisarpeçe üzerindeki evler
Claude-Marie Ferrier'in 1855 yılında çektiği fotoğrafta, hisarpeçenin duvarları üzerine inşa edilmiş klasik tarzda evler bulunmaktadır. İki katlı bu evlerin altkat pencerelerinin, hisarpeçenin dendanlarının boşluklarına denk getirildiği görülmektedir. Pascal Sebah'ın 1865-1870 yılları arasında, Vasilaki Kargopoulo'nun ise 1875 yılında çektiği fotoğraflarda da hisarpeçenin üzerinde dışa doğru, elinde böğründeler üzerinde taşan bu yapıların varlıklarını korudukları anlaşılmaktadır. Her üç fotoğrafta da hisarın önündeki alanın, günümüze nazaran daha küçük olduğu ve burada tek katlı bir kayıkhane dışında herhangi bir yapı bulunmadığı görülmektedir.
Yangınlar, yıkımlar ve yol
30 Ağustos 1878 tarihinde meydana gelen büyük yangın sonrasında bu yapılar yok olur. Daha sonraki dönemlerde hisarın önündeki araziye çok sayıda ev yapılarak, hisarın deniz görünümü büyük oranda kapatılır. Anadolu Hisarı'nı etkileyen en büyük olumsuz girişim ise Emin Erkul'un İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde (8 Haziran 1924-12 Ekim 1928) gerçekleşir. Boğaz yolunun genişletilmesi ve yeniden düzenlenmesi amacıyla yapılan çalışmalar sırasında hisarın bir bölümü yıkılarak, içinden hâlen kullanılmakta olan yol geçirilir ve Göksu üzerindeki köprü inşa edilir. Bundan böyle Küçüksu ile Anadolu Hisarı yerleşmesi arasındaki ulaşım büyük ölçüde bu yol üzerinden sağlanır. Hisarpeçe üzerinde geçmiş dönemlerden kalan son ahşap ev ise 1971 yılında meydana gelen bir yangın sonucu yok olur.

4