Ağaç da olsa, ölümü böylesine teşhir eden başka bir kültür var mı
Muhtemelen Sultan Abdülaziz'in saltanatının son dönemlerinde veya Sultan II. Abdülhamid'in saltanatının ilk yıllarında, Dolmabahçe Sarayı ile Çırağan Sarayı arasındaki yolun iki yanına çınar ağaçları dikilir. O günden bu yana neredeyse yüz elli yıldır bu yolu süsleyip şehre renk katmaktadırlar. Ancak son yıllarda bu ağaçlara bir hastalık musallat oldu ve çınarlar birer birer kurumaya başladı. "Bu ağaçlara ne oluyor, neden kuruyorlar" diye merak edip konunun uzmanı birkaç dostuma sordum. "Çınar kanseri" dediler.
Latince adı "Ceratocystis platani" olan bir mantarın bu hastalığa yol açtığı bilinmektedir. Canlı ağaçların dokularında, bulaşmış ağaçların odununda ve odun talaşlarında bulunan bu mantar; dal, gövde veya köklerdeki yaralardan yayıldığı gibimantarın bulaştığı toprağa temas eden yağmur suyunun köklerce emilmesi, kuşlar, böcekler ve köklerin birbiriyle teması yoluyla da hızla sağlıklı ağaçlara enfeksiyon bulaştırır.Sporlar aracılığıyla yayılan bu mantar, kısa sürede çoğalarak 6-20 gün içinde ağacın dokusunda bulunan ve topraktan aldığı suyu ağacın her noktasına ulaştıran iletim kanallarını tıkar; böylecesuyun dal ve yapraklara ulaşmasını engeller. Susuz kalan ağaç kurumakta, hatta kurumakla kalmayıp bünyesinde çoğalan mantarları diğer çınarlara da bulaştırmaktadır. Ağacın tümüyle imha edilmesi durumunda bilemantarın köklerde ve ağacın bulunduğu alanda beş yıla kadar yaşayabildiği belirtilmektedir.
Kabuğundazamanın izleri
Çınar, çınargiller (Platanaceae) familyasından "Platanus" cinsini oluşturan, uzun boylu ve kalın çaplı ağaç türlerinin genel adıdır. Latince adı "Platanus orientalis"tir. Büyük ve gösterişli bir ağaç olup ülkemizde doğal bir yayılış gösteren tek tür "Doğu Çınarı"dır. Boyu 50 metreye kadar ulaşabilen bu ağaçların, "Platanus kerrii" adlı türü dışında tümü yapraklarını döker. Çınar ağaçları ormanlardan ziyade sulak ya da yeraltı suyunun yüksek olduğu alanlarda yetişmektedir.
Anavatanı Kuzey Amerika, Avrupa'nın doğusu ve Asya'dır. Genç yaşlardan itibaren hızlı büyüyen ve uzun ömürlü olan çınar, şehirlerde süs ağacı olarak da yaygın biçimde kullanılmaktadır. Melez Londra Çınarı'nın kentsel koşullara daha toleranslı olduğu görülmüş ve şehir merkezlerinde kullanımı teşvik edilmiştir. Ülkemizde ise bölgelere göre "Beladan, Biladan, Buladan, Çaymığ, Çaynug, Gavlağan, Gavlan, Kavlağan, Kavlağın, Kavlan" gibi adlarla, hatta kimi yerlerde "Kavak" ismiyle de anılmaktadır.
XVI. yüzyılda O. G. de Busbecg, onun özel hekimi Willem Quackelbeen ve Venedikli hekim ile bitki bilgini Pietro Andrea Mattioli aracılığıyla Avrupa'ya tanıtıldığı; kısa süre içinde beğeni toplayarak Avrupa'nın önde gelen şehirlerini süslemek için kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Özellikle Osmanlı döneminde şehrin hemen her noktasına dikilen bu ağaçların çok uzun ömürlü olduğu, bazılarının bin yıla kadar varlıklarını sürdürebildiği aktarılmaktadır.
Kuzey Amerika'nın hemen her şehrinde görülen bu ağaçların "Amerikan Çınarı", "Kaliforniya Çınarı", "Arizona Çınarı" gibi çok sayıda alt türü bulunmaktadır. Buna karşılık Avrupa ve Akdeniz bölgesinde"Doğu Çınarı" adıyla bilinen tür yaygındır.
İstanbul'da parklarda, özellikle Boğaziçi köylerinin iskele meydanlarında yaygın olarak gördüğümüz çınar ağaçları hem sağladıkları gölgelik alan hem de etkileyici gövde görünümleri nedeniyle tercih edilmektedir. Çınar ağacının ayırt edici özelliklerinden biri kabuğudur. Birçok ağaç türünün yekpare kabuğunun aksine, çınarın kabuğu yamalı pullar hâlindedir ve zaman zaman dökülür. Bu sürekli dökülme, ağaca kimi zaman bakımsız bir görünüm verse de serin kalmasına ve zararlı böceklere karşı korunmasına yardımcı olur.
Çınarın bir diğer ayırt edici özelliği ise büyük loplu yapraklarıdır. Beş ya da yedi parmaklı bir eli andırırlar. "Çınar topları" olarak adlandırılan meyveleri ise kahverengi salkımlar hâlinde kış boyunca ağacı süsler. Yere düşen veya rüzgârla savrulan bu toplar, uçlarında tohumların bulunduğu tüyler hâlinde çevreye dağılır. Her ne kadar bazı durumlarda alerjiye neden olsalar da kış aylarında kuşlar ve bazı hayvanlar için yaşamsal bir besin kaynağıdır.
Çınar kerestesi, kesim yönüne bağlı olarak çarpıcı bir desenoluşturur ve kaplama malzemesi olarak sıkça tercih edilir. Açık renkli öz odun ile daha koyu ve zengin görünümlü öz odunun birleşmesi, belirgin bir kontrastoluşturur. Kaplama olarak kullanılmasının yanı sıra mobilya yapımında da değerlendirilir. Orta sertlikte bir keresteye sahip olsa da iç içe geçmiş damar yapısı yüzey işlemeyi güçleştirir. Bu nedenle ancak deneyimli ustalar tarafından şekillendirilip pürüzsüz bir yüzeye dönüştürülebilir. Buna karşın çatlama ve kırılma gibi hoş olmayan davranışlar gösterebilir. Bu nedenle genellikle kereste olarak kullanımı pek tercih edilmez. Benzer şekilde mobilya üretiminde de iyi kurutulmadığı takdirde eğilme ve deforme olma gibi olumsuzluklara yol açabilir. Daha çok alet sapları, ambalaj malzemeleri, fıçı ve çit kazığı yapımında ya da yakacak odun olarak kullanılmaktadır.
Çınar mantarının istilası
2019 yılından itibaren özellikle Dolmabahçe-Ortaköy arasındaki yolun her iki yanındaki çınar ağaçları kurumaya başladı. Avrupa Gıda Güvenliği Komitesi, 2016 yılında Fransa, İtalya ve Yunanistan'daki sınırlı yayılışına rağmen çınar mantarı hastalığı konusunda tedbir alınması için ülkeleri uyarmıştı. Ancak bu hastalığa karşı bilinen bir önlem bulunmadığından, mantar bulaşmış ağaçların acilen kesilmesi ve mümkün olduğunca kökleriyle birlikte hatta bulundukları bölgedeki toprağın da çıkarılması gerekirdi. Ne var ki biz, acil tedbir almak yerine bürokrasinin devreye girmesiyle oluşan kaosu yaşadık. Hastalık ağaçtan ağaca geçiyor ve çok sayıda ağaç kurumaya devam ediyordu. Nitekim 2016 yılında Gezi Parkı, Yıldız Parkı, Cumhuriyet Caddesi, Dolmabahçe Caddesi ve Çırağan Caddesi gibi oldukça dar bir alanda 976 ağacın kuruduğu tespit edildi. Kurumalar günümüzde de devam ediyor; bu gidişle çok yakın bir zamanda İstanbul'da çınar ağacı kalmayacak gibi görünüyor.

5