DOĞU'DAN UZAKTA

Amin Maalouf 25 Şubat 1949 günü Melkit Katolik bir ailenin çocuğu olarak Beyrut'ta dünyaya gelir. Orta ve yüksek öğrenimini Beyrut'taki Fransız okullarında tamamlar. Sosyoloji ve ekonomi eğitimi alan Maalouf, babasının yolundan giderek yirmi iki yaşında gazeteciliğe başlar. Beyrut'ta yayımlanan günlük An-Nahar gazetesinde yazarlık ve yöneticilik yapar. 1975 yılında çıkan iç savaş sonrası ailesi ile birlikte Fransa'ya göç eder. Maaoluf'un ilgi çeken ilk kitabı, 1983 yılında yayımladığı "Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri" isimli araştırmasıdır. 1986 yılında ilk romanı olan "Afrikalı Leo" yayımlanır. 1988 yılında yayımladığı "Semerkant" ününün tüm dünyada duyulmasını sağlar. Maalouf'un tiryakisi olmuş bir okuyucu olarak tüm kitaplarını okuduğumu sanırken, geçen yaz tatilimde okumadığım bir kitabına rastladım. "Doğu'dan Uzakta"yı hemen her Maalouf kitabı gibi bir solukta okudum ve çeşitli notlar aldım, bu yazımda aldığım notları sizlerle paylaşmak isterim.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Lübnan'ın geçmişi

Lübnan tarihte var olmamış bir ülkedir. XX. yüzyıl öncesi kendini Lübnanlı olarak ifade eden hiç kimse olmadığını düşünürüm. Lübnan'ın bulunduğu alan çok erken tarihlerden beri çeşitli topluluklarca iskân edilen bir bölgedir. Bölgede hâkimiyet kurduğu bilinen eski toplum Fenikelilerdir. Bir ticaret imparatorluğu olan Fenike, bir dönem Akdeniz ticaretini tekelinde tutan bir devlettir. Akdeniz'in çeşitli noktalarında koloniler kurduğu gibi, Doğu Akdeniz kıyılarında pek çok şehrin kuruluşuna ön ayak olmuşlardır. Fenike, Asur, Babil ve Pers hâkimiyeti sonrası MÖ 64 yılında tüm bölge Roma İmparatorluğu hâkimiyetine geçer. Resmi dili Arapça olan Lübnan dinî ve etnik olarak çok karmaşık bir toplum yapısına sahiptir. Birer ticaret şehri olan Selanik, İstanbul, İzmir, İskenderiye gibi parlak bir kültür hayatına sahip olup çevresindeki ülkelerin deniz yolu ticaretinin kavşağıdır. 636 yılında yapılan savaş sonrası günümüzde bölgede bulunan Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin toprakları üzerinde Müslüman hâkimiyeti tesis edilir. XII. yüzyıl başlarında bölgenin özellikle kıyı şehirleri ve Kudüs 1289 yılına kadar süren bir Haçlı İşgali yaşar. Haçlıları bölgeden kovan Memlûklar söz konusu alanlarda bir arada yaşamanın getirdiği avantajları ön planda tutan politika izler. 24 Ağustos 1516 günü Mercidâbık Muharebesi ve 22 Ocak 1517 günü Ridâniye Muharebesi sonrası bütün bölge ve Mısır Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine geçer. 1918 yılı Ekim ayı başına kadar Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetinde kalan bölgede bulunan farklı inanç ve etnik gruba mensup topluluklar zaman zaman merkezî idareye isyan etseler de bir arada yaşamaya devam ederler. Bölge İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından işgal edildikten sonra ortaya büyük bir karmaşa çıkar. 1918 yılı Ekim ayı başlarında Beyrut merkez olmak üzere Şerif Hüseyin'e bağlı olarak kurulan Arap hükûmetinin ömrü bir hafta sürer. 1920 yılı Nisan ayında Lübnan, Suriye ile birlikte Fransız "Manda" yönetimine devredilir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Manda yönetimi

Manda yönetiminin ilk yıllarından itibaren Fransa'nın Mârûnî yanlı politikaları nedeniyle giderek büyüyen bir istikrarsızlık dönemi yaşanır. Lübnan aydınlarının önderlik ettiği bağımsızlık çabaları hemen her kez Fransız yönetimi tarafından engellenir. Bu esnada ilan edilen anayasada o güne kadar hiç görülmemiş bir şekilde dinsel ayrımcılığa yer verilir. Bundan böyle Cumhurbaşkanı Mârûnî, Meclis Başkanı Şiî, Başbakan Sünnî olacaktır. Bakanlar Kurulunda Mârûnî, Sünnî, Şiî, Grek Ortodoks, Grek Katolik ve Dürzileri temsilen birer üye bulunacaktır. XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren Lübnan ve Suriye üzerinde hayalleri olan Fransa nihayet bu emeline ulaşsa da akıl almayacak bir kaosun temellerini atmaktadır. Bunu gerçekten bilinçli olarak yaptığını düşünmek zordur ama gelecekte büyük karmaşa yaratacak bir düzeni kurmakta sakınca görmemiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz ve Fransız kuvvetleri Lübnan'ı işgal eder. Bu arada kurulan hükûmet ise 1945 yılında bağımsız Lübnan'ın gerek Birleşmiş Milletler gerekse Arap Birliği'ne üye olarak katılmasını sağlar. 1946 yılında işgal kuvvetleri Lübnan'ı terk eder. Kısa süre içinde ekonomik olarak kendini toparlayan Lübnan, Orta Doğu'nun en gelişmiş, refah içindeki toplumu hâline gelir. 1949 yılında İsrail'in kuruluşu ve kısa süre içinde sınırları içindeki Filistinlilere karşı ayrımcı hareketi, çok sayıda Filistinli Müslümanın Lübnan'a göç etmesine ve Lübnan'ın demografik yapısının değişmesine yol açar. Kısa bir süre önce az bir farkla çoğunluğu oluşturan Hristiyanlar azınlığa düşer ve yönetimdeki temsil oranları tartışmaya açılır. İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki savaş, Lübnan'ın zengin bir ülke olarak Arap dünyasında yarattığı rahatsızlık; ülkenin istikrarlı yaşamını etkiler ve iç karışıklık başlar.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bir grup öğrenci

Amin Maalouf bu dönemde bir üniversite öğrencisi olarak Beyrut'ta yaşamını sürdürmektedir. Gün be gün kötüleşen siyasi durum ve ülkenin içinde bulunduğu istikrarsızlık sonrası pek çok Musevi ve Hristiyan gibi kurtuluşu ülkeden ayrılmakta, göç etmekte bulur. "Doğu'dan Uzakta" isimli kitabı bu ayrılığın hikâyesidir.

Üniversite eğitimleri sırasında Ortodoks inancına mensup Murad'ın etrafında bir grup genç; Adam, Albert, Naim, Ramiz, Ramzi, Bilal, Semiramis ve Dunia, hemen hepsi o günlerde moda olan komünizme ilgi duymakta, entelektüel çalışmalar yapmaktadır. Adam, Albert, Naim, daha sonra Ramiz ve Dunia Beyrut'u terk ederek başka ülkelere yerleşirler. Bilal iç karışıklık sırasında öldürülür. Murad politikaya atılıp, hemen her kabinede yer alan bir bakan olur. Artık neredeyse birbirleriyle irtibatları kalmamış gibidir. Günlerden bir gün Paris'te yaşayan Adam'a bir telefon gelir. Murad'ın karısı Tania onu aramakta ve ölüm döşeğinde olan Murad'ın kendisini görmek istediğini söylemektedir. Karısının ısrarı ile Beyrut'a giden Adam, Murad'ın öldüğünü öğrenir. Bu arada aklına Murad'ın anısına toplantı yapmak için eski arkadaşlarını Beyrut'a davet etmek gelir.