Malazgirt ve Çanakkale İttihad Ruhu yeniden diriliyor Elhamdulillah!
Şevki Yılmaz
Birlik olup, vahdeti sağladığımızda, Allah'ın cc yardımıyla gerçekleşen zaferlerimizin yoğun olduğu bir aydayız. Tarih boyunca yaşadığı tüm saldırı ve işgal girişimlerine karşı; hep yanında olduğumuz, Türkü, Kürdü, Arabıyla, Alevisi Sünnisiyle, Kadirisi Nakşisiyle bir olup yardımına koştuğumuz Mescid-i Aksa'mız ve Kudüs Davamız son iki yıldır olduğu gibi tarih boyunca hiç bu kadar yalnız bırakılmamış ve terkedilmemişti.
Necmeddin Eyyubilerle, İmameddin Zengilerle, Selahaddin'le ve Yavuz Selim'le koşmuş, zalime kılıç çalmış, mazlumu himaye etmiştik.
Şimdi şu hale bakar mısınız
Koskoca İslam'a İsyan Alemine bakar mısınız
Bir lokma ekmeği, bir yudum suyu dahi; aç, perişan, çatısız, ekmeksiz mazlumlara ulaştıramıyoruz.
İzzete ve zaferlere ne kadar hasret kaldık Allahım!
Anadolu kapılarının İslam Medeniyetine açıldığı 1071 yılının Ağustos ayında gerçekleşen Malazgirt Zaferi derslerle dolu bir inancın, büyük bir azmin ve planın zaferidir.
Sultan Alparslan gencecik yaşında ordusuyla yollara düşüp, İslam'ın Kubbesi Ahlat'a vardığında istikametinin Mısır ve oradan KUDÜS olduğunu kaç kişi bilir
Azez, Dabık ve sonrasında El-Bab'a ve oradan Bizans Hakimiyetindeki Menbiç'e yürüyen ve Menbic'i de alan Sultan, istikamet olarak Halep'e yönelmişti. Ne kadar da bugüne benziyor
El Bab, Afrin, Barış Pınarları, Bahar Kalkanı, Pençe Kilit ve akabinde Halep Kalesinde dalgalanan ay yıldızımız!
Ve Şam-ı Şerif'te, Ümeyye Camii'nde kılınan şükür namazlarıyla mazlumların felaha ermesi.
Müslümanların Arabı, Türkü, Kürdüyle Alparslan'ın liderliğinde kendine ait Münbic dahil toprakları aldığını, Mısır'a ve oradan Kudüs'e yürüme ihtimalinin istihbaratını alan ROMEN DİYOJEN, İslam Ordusunu durdurmak için 200 bin kişiyle hareket ettiğinde (12. yüzyılda yaşamış Ermeni bir tarihçi olan Edessalı Matta'ya göre, Bizans ordusunun sayısı 1 milyondur) Fetihlerin Babası Sultan Alparslan El-Bab-Menbic-Birecik-Urfa-Ahlat hattından yukarı çıkıp, şehadet guslü alıp, beyaz elbiselere ve sarığa (kefene sarılır gibi) sarıldığında Malarzgirt Ovası'nda destan yazmıştı.
200 bin kişiden oluşan Roma Ordusuna karşı Sultan Alpaslan ve onun 10 bin kişilik Müslüman Ordusunun Allah'ın yardımıyla gerçekleştirdiği zafer ve tüm zaferlerimiz sağlam bir iman ve nizamla, sağlam bir hukuk ve adaletle, sağlam bir ekonomi, güçlü bir savunma sistemi ve güçlü bir liderlik kadrosuyla gerçekleştirilmiştir.
Ey Sultan Alparslan!
200 bin kişi karşısında hiç mi korkmadın
"Sonumuz ne olur" Diye düşünmedin
26 Ağustos 1071'de Allah'ın yardımıyla Romalılara karşı kazanılan Malazgirt Savaşı ile 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Savaşı'nın ve yeryüzündeki tüm Şehid ve Gazilerimizin taşıdığı o ruhu; dağılmış, parçalanmış, rüzgarı kesilmiş, birliği bozulmuş olan biz, İslam'a İsyan Alemine de ihsan eyle Allahım!
Ecdadımız ağır bedeller ödeyerek, Anadolu gibi paha biçilmez bir vatanı bize emanet ettiler!
Bu zaferlerin temelinde sarsılmaz bir iman ile beraber ilim, iktisad, savaş sanayi ve vazgeçilemez olan uhuvvet, meşveret, birlik, ehliyet, emanet, sadakat, şecaat, hak ve adalet ilkeleri vardı!
Peki (neden bugün böyle aciziz) sorusunun cevabı da tam da yukarıda ifade ettiğim prensiplerden uzaklaşmamızın sonucudur.