İsrail'in soykırımı, dünyanın ise iki yüzü...

İsrail'e koşulsuz destek veren küresel aktörlerin nihayetinde varmak istedikleri yeri, hepimiz merak ediyoruz.

Aslında çerçeve apaçık gözüküyor!

Hatta referans olarak 1. Dünya Savaşı dönemindeki senaryoları gözden geçirmemiz de abes olmaz.

Osmanlı topraklarını istedikleri gibi parçalayan Batı ittifakı, Orta Doğu dizaynını bitiremedi.

Orta Doğu'daki halkların arasındaki üretilen suni nifakı da sürece eklersek, bitmek bilmeyen, durmayan kanın kaynağı bellidir.

Şimdi sonradan kurulan İsrail hayali, istedikleri gibi şekillenemedi. Çünkü Filistin parantezi açık kaldı veyahut net söylemek gerekirse açık bırakıldı.

Geldiğim nokta, bu açık bırakılan sorunun tablosu olarak karşımızda.

İsrail mümkünse Filistinlilerin hiç olmadığı bir coğrafya istiyor. Aksi takdirde durmadan Gazzelileri bir yerlere göç ettirilmesi planlarını açıktan beyan etmez.

Bu uluslararası suç eylemi olan yaklaşıma "dur" demesi gereken küresel sistem ise, sessizliğe gömülmüş durumda.

İsrail şimdi ise Kongo'ya Filistinli göçü ile alakalı hayale düşmesi ise, hukukun çöküşünü gösteren trajikomedi örneğidir.

Peki mesele sadece Filistin mi

Birinci Cihan Harbi'nde meydana çıkartılan duruma geri dönüp baktığımızda, üretilen sorun da, sonra bu sorundan çıkış yolları da, küresel planlama eseri olarak masada duruyor.

Demek ki, Filistin meselesine sadece Filistinliler meselesi olarak bakmayız, bakmamalıyız.

Coğrafyanın tamamını ilgilendiren bu süreçte; bir soya, bir ırka karşı kasıtlı yok etme, yani soykırım yapılırken, geri kalan bölgelerin de geleceğinin sorun altında olduğunu anlıyoruz.

Türkiye'nin direnişine karşı terör örgütlerini devreye sokarak, Türk askerine karşı yapılan eylemi de, İran'daki patlamaları da; paralel analiz içerisinde okuyoruz.

Coğrafyanın devlet olarak geleneksel kodlara bağlı önemli iki devletlerin fay hatlarına yönelik eğilimlerini de, görmezden gelemeyiz.