Tutan ve atan

ERKEN gelen gol derbinin tüm senaryosunu değiştirir diye düşünmüştüm. Beşiktaş, bu golün hemen sonrasında sahaya koyması beklenen iradeyi ancak 60. dakikadan sonra sergilemeye başlayarak beni epey yanılttı. Galatasaray, maça kendisine hediye edilen erken golle başlamanın şımarıklığına pek de kapılmadı. Yine de El-Mosrati'nin kendi kalesine attığı golün kıymeti, Barış Alper'deki birikmiş yorgunluk ve Icardi'deki takatsizlikle birlikte her geçen dakika daha fazla su yüzüne çıktı. O gol olmasa Dolmabahçe'de gol bulmak Buruk'un takımı için hayli zor olacaktı. Mertens ve Kerem de rakibin yumuşak karnı olan savunma zaaflarından faydalanmaktan çok uzaktılar.


Cimbomun yeni sol beki Köhn, ofansif atraksiyonlarıyla özellikle ikinci yarıda yine göz doldurdu. Dünya futbol tarihinin "üst düzey hakemlik" başlığında en dramatik darp mağdurlarından biri olan Halil Umut Meler, için hiç de kolay bir akşam değildi. Pek çok pozisyonda tartışma doğacak kararlar vardı. Beni bu konuda isteyen istediği kadar eleştirsin; söz konusu Halil Umut Meler olunca, pozitif ayrımcılık yapmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Bu denli ağır bir travmadan sonra "Türkiye'de hakemlik yapmak" gibi son derece zorlu bir işe geri dönmesi takdire şayan. Oyuncular, dün akşamki gerilimi, sağlıklı bir müsabaka zemininde tutmak adına hakeme hiç de yardımcı olmadılar. Özellikle Cenk Tosun'un (ki ondan böyle bir asabiyet beklemezdim) bazı kritik anlarda gerilimi yükselten tavırları Beşiktaş'a faydadan çok zarar verdi zannımca. Colley'nin kırmızı kartından sonra "maç bitti" diye düşünülmüştü ki Torreira kenara alınıp Ndombele sahaya girince -adeta- güçler dengelendi gibi oldu. Galatasaray şampiyonluk yolunda çok zorlu bir virajı kayıpsız döndü dönmesine ancak hücum hattındaki tüm isimlerde dikkat çeken gözle görülür düşüş sıradaki maçlara dair Okan Buruk'u hayli endişelendiriyor olmalı. Keza; dün akşam "tutan" işini yine layığıyla yaptı ama ya o erken gol olmasaydı, "atan" için bugün ne denecekti acaba Yine de; kazanmak ve liderlik kuşkusuz çok hoş...